17.Bölüm:"Savaş''

14.1K 612 34
                                    

                 

Multimedya Savaş, arkadaşlar hikayeyi düzenlediğim için son bölümlerde ki olayların akışında değişiklikler meydana geldi. Yeniden güncelliyorum ki okuyabilme fırsatınız olsun.

-

Gecenin karanlığına karışmıştık , Doruk önümden ilerlerken ben onu takip ediyordum. İçimde ki her bir hücre , arkadan boynuna atılıp nefesini kesmek için yalvarsa da elimden geldiği kadarıyla direniyordum. Doruk, nefretimin somut hâliydi. O ölmediği sürece hiç birimize rahat yoktu. Onu öldürmek kolay değildi tabi ki, bir planım vardı. Hafızamı kaybetmiş gibi yapmam son çareydi , bir ihtimal bana güvenmesini sağlarsam hiç beklemediği bir anda onun ölümünü sağlayabilirdim. İki tane bıçak, sutyenimde dursa da o an gelince nasıl bir psikolojiye sahip olacağım hakkında henüz bir fikrim yoktu.

İşlerin boka sarması olayı da vardı tabi ki, şöyle ki Doruk rol yaptığımı anlarsa bana ölümü diletecek hâle getirirdi. İki seçeneğin sonuçlarını da göze almıştım , katil olacağımı biliyordum ama sevdiklerim ve kendi geleceğim uğruna yapılacak tek şey buydu. Rüzgar'ın bir kez daha ellerini kana bulamasını istemiyordum, sevgi fedakârlık isterdi, bunu o bana söylemişti. Ben de tıpkı zamanında onun bana yaptığı gibi fedakârlık yapıyordum , sevdiklerimi korumak için bir süreliğine onlardan vazgeçecektim. Boynumda varlığını sonuna kadar hissettiğim kolyeye sıkıca parmaklarımla sarıldım, huzurlu hissettiriyordu. Doruk bana doğru dönünce kolyeyi, hastane önlüğümün içine soktum.

"Geldik," dedi karşısında ki siyaha boğulmuş kasvetli evi gösterirken. Kafamla onu onayladıktan sonra birlikte eve doğru ilerledik. İç organlarımın bile korkudan titrediğini hissedebiliyordum. Gözümün önüne en son yaşadığımız olaylar gelmişti , çaresizlik kokan ölümüm ve kurtuluşum. Hayat, sandığımız kadar karışık değildi aslında. Sadece bir çizgiden ibaretti , ölüm ve yaşam arasında kalan. Önemli olan ölmek veya yaşamak değildi , önemli olan uğruna ölünecek birinin yanında olması ve hayatını iyikiler ile doldurmaktı.

Derin bir nefes alırken, Rüzgar yanımdaymış gibi düşünmeye başladım. Kalbimin atışının düzene girmesini sağlayabilecek tek kişi oydu. O, yanımda değildi ama her zaman kalbimde ve zihnimde olacaktı. Varlığının düşüncesi bile, içimde ki korkunun hafiflemesine yetiyordu.

Evin ışıklarını açtı , ortama loş bir hava hâkim oldu. Koltuklara doğru yayıldıktan sonra beni de yanına çağırdı , mesafeli bir şekilde yan koltuğuna oturdum. Anlatmaya başla dercesine elimi salladım.

''Rüzgar Ersoy ile tanıştın mı?''diye sorduğunda gözlerimi , gözlerine odakladım. Eğer bakışlarımı kaçırırsam, yalan söylediğimi anlayacaktı.

''Tanışmadım.Mavi gözlü, hafif kumral olan adam mı?''diye sorduğumda ilgiyle kafasını salladı.

''O adamın, hayatında ki rolünü biliyor musun?''diye sorduğunda başımı iki yana doğru salladım. Dudaklarıma alaycı bir sırıtış yerleştirdiğimden emin olduktan sonra konuşmaya başladım.

''Bir rolü mü var?''

''Kesinlikle yok,sana bir şey izlettireceğim.''dedikten sonra karşıda ki televizyonu açtı, CD oynatıcının 'play' düğmesine bastığımda kendimi göreceğim şeylere hazırlamaya çalıştım. Kalbimden, boğazıma doğru tırmanan acının parçaları, geçtiği yolları kan içinde bırakıyordu. Karşımda Rüzgar Ersoy ve sarışın bir kız vardı. Rüzgar'ın eski hâli olduğu belliydi, sakalları çıkmamıştı yine de bu canımın acımasına engel değildi. Ne geçmiş, ne gelecek umurumda değildi. Rüzgar'ı herkes ve her şeyden kıskanabilecek potansiyele sahiptim.

SAPLANTIWhere stories live. Discover now