8.Bölüm:"Uyuşturucu''

21.3K 859 119
                                    

                 

Yaklaşık bir saattir çiseleyen yağmurun altında , sahilin kayalıklarında oturuyordum. Dalgaların kıyıya vuruyorken çıkarttıkları ses , zihnimin içinde ki çığlıkları fısıltıya çeviriyor ve onları neredeyse susturuyordu. Kendimle mücadele etmekten ve dış dünyadan sıkıldığım her anda soluğu denizin kıyısında alırdım.

Saatlerce dalgaların , karaya sanki onu parçalayacakmış gibi vuruşunu izlerdim. Dalgalar , karayla barışıncaya kadar. Bugün beni rahatlatanlara çiseleyen yağmurda ekleniyordu , olay sadece çiseleyen yağmur değildi. Olay yağmurun yerini gökkuşağına bıraktığı zaman ortaya çıkan görüntü , burnuma dolan o toprak kokusuydu. Sakinleşmek için alışveriş yapmaya gerek yoktu , doğanın imkanlarını kullanmayı bilirsek her şeyden arınabilirdik

Ayakkabılarımın bağcıklarını özensiz bir şekilde çözüp , ayakkabılarımı çıkartıp bir kenara koydum. Bacaklarımı denize yakın mesafede olan kayalıklardan sarkıttım ve tenim denizle buluştu. Yağmur damlaları deniz ile buluşunca , denizin soğuk suları yerini sıcaklara bırakıyordu.

Hangi sahilde olduğum ve yağmurun şiddetini ne kadar arttırdığı önemli değildi , şu an aklımda ki tek düşünce bu mükemmel ana bir kez daha tanık olabilmekti. Telefonum arabadaydı , araba anahtarımı da bir zincirlik yardımıyla belime takmıştım. Bu yüzden hiç düşünmeden, denize doğru ilerlemeye başladım.

Kayalıklar ile deniz arası uzunluk yaklaşık beş santim kadardı , ayağıma batan kaya parçalarını umursamadan soluğu denizin içinde aldım. Yağmur bulutları yerlerini fırtına bulutlarına bırakmıştı , birazdan yağmurun şiddetti daha da artacak üstüne esen güçlü rüzgarlar eklenecekti.

Saçlarımı bilerek denize sokmamıştım çünkü dışarıdayken yeterince ıslanmışlardı , tuzlu suyun da üstüne eklenmesini istemiyordum. Birazdan göreceğim şimşeğin habercisi olan sesi kulaklarımı doldurdu , şimşeğin ortaya çıkma nedenini küçüklüğümden beri doğanın bize kızgınlığı olarak düşünüyordum.

Hiç bir bilimsel gerçek benim doğrumu değiştiremezdi , doğa bizi kirliliklerimizden arındırmak için yağmuru kullanıyordu. Yağmurda şemsiye açanlara , doğanın mükemmelliklerine saygı duymayanlara kızdığı içinde şimşeklerini üstümüze yağdırıyordu.

Tüm bu korkutucu sesine rağmen , şimşek tam bir doğa harikasıydı. Şimşeğin ışıkları tüm göğü doldurdu , sanki bulutların arasından çıkıp gökyüzünü yırtmak istiyormuş gibi duruyordu. Şimşeğin gelişiyle birlikte rüzgâr ve yağmur şiddetini arttırmıştı , ıslak saçlarım rüzgârın etkisiyle yüzüme doğru savruluyorlardı.

Yağmur doluya dönüşmüştü, gözlerime girmesini önlemek için elimi yüzüme doğru siper ettim. Dalgalar şiddetini arttırmıştı , sırtıma değen dolu damlaları canımı acıtıyordu. Kıyı çok uzakta gözüküyordu , ne ara bu kadar uzaklaşmıştım?

Arkadan gelen dalga savrulup suyun dibine doğru ilerlememi sağladı , sudan çıkmazsam burada boğulacaktım. Kıyıya doğru yüzmeye çalışsam da dalgalar buna izin vermiyordu , çevrede hiç bir insan yoktu.

Keşke tekneleri olan bir sahile gitseydim,  en azından tekne sahiplerinden yardım isteyebilirdim. Suyun altından yüzmeyi denesem de dalgalar beni daha da uzağa savuruyorlardı. Sahili boylu boyunca koşarak turlayan , siyah siluetli bir adam gözüme çarptı. Zorla suyun üstüne çıktım ve son gücümle bağırdım;"Yardım edin!"

Kıyıda ki adam bir kaç saniye bana baktı ve ardından suya atladı. Bu adamın zoru neydi?
Benimle birlikte ölmek mi istiyordu?

SAPLANTIWhere stories live. Discover now