SEVGİ VE AŞK - 30

Start from the beginning
                                    

Ona bakarak "Bana karşı biraz daha açık olamaz mısın Acar?" diye sordu. "Hep içine atmak yerine biraz da benimle paylaşmanı istiyorum. Duyguların ya da düşüncelerin hakkında benimle konuş, açık olamıyorsan benim için biraz ipucu ver. Seni anlamam için bana yardım et. Ve bizi artık yaşadıklarınla karşılaştırma. Seninle ben, biziz. O değil."

Acar ondan bakışlarını kaçırmadan başını olumlu anlamdı salladı ama net olmak için de "Tamam, yapacağım." Dedi. Yapacaktı da. Bu seferki bir söz değildi. Yemindi. Onun için, kendisi için, gelecekleri için yapması gerekendi.

Arzum buna karşılık güldü. "Bende seni o sözlerin için affediyorum."

Acar içine dolan ferahlıkla kollarını uzatıp onu göğsüne çekti. Sıkıca sarıldı. Saçlarını, sırtını okşadı. Bağrına bastırdı iyice hissetmek için. Sonra onun başını biraz geriye yatırıp gözlerine, yüzüne baktı. Dudaklarına inen bakışlarının ardından başı ona doğru eğildi, dudaklarını onun dudakları ile buluşturdu.

Arzum bu öpücüğe ihtiyacı olduğu için sesini çıkarmadı. Kabul etti, kendisi de onu öptü sonra uzaklaştı. "Ağabeyim Kaya uyandı, içeride beni bekliyor." Dedi. Elleri ile iki yanağından tuttu. "Öpüşmek, koklaşmak yokmuş ama sana sarılabilirim."

Acar gülerek onu kolları arasına aldı. Bir süre dip dibe, sarmaş dolaş arabanın içinde durdular. Ve genç adam ayrılmadan önce yarın diğer şeyleri konuşacaklarına dair sözleştiler. Bu gecelik bir sorunun üstesinden gelmişlerdi. Diğerleri için gereken özür, konuşma faslı da yarınaydı.

Acar hastaneye çoktan gelmiş hastane kapısının önünde genç kadını bekliyordu. İşte o da geliyordu. Yavaş adımlarla kendisine doğru yürüyordu. Yarı yolda onu karşılamak için kendi ayakları hareket etti. Ona doğru gitti. Önünde durdu. "Günaydın."

"Günaydın."

Ve yan yana genç adamın hastanedeki odasına gidinceye kadar susarak yürüdüler. Kapıdan içeri girip üzerlerindeki ceketleri çıkardıktan sonra bir an duraksayarak öylece ayakta, birbirlerine bakarak kaldılar. Dün gece bir konuda barış sağlamışlardı lakin hala konuşulması gerekenler vardı. Özür dilenmesi gerekenler.

Acar odanın içindeki ki çift kişilik koltuğu işaret etti. "Otursana." Ardından da o oturmak için hareket ederken kendisi de yapmadığı kahvaltı için yoldan aldıklarının olduğu poşeti çıkardı. Ve iki bardak kahve.

"Kahve mi aldın?"

"İkimizi de ihtiyacı olabilir diye düşündüm."

"Teşekkür ederim, harika bir karar." Ve kendine uzatılan sıcak kahvenin kapağını hemen açtı ilk yudumu aldı.

Acar ise hala oturmamıştı. Kendi kahvesini bırakıp torbadakileri masanın üzerine çıkarmaya başladı. "Mısır ekmeği de aldım."

Arzum şaşkınlıkla ona bakış attı. "Öyle mi?" Bir yandan da onun bu yaptığına sevindi.

"Sen seviyorsun ama umarım hazır satılanda hoşuna gider. Annene gidip kızının kalbini kırdım bana acaba barış simgesi ekmek yapar mısın diye soramadım."

Güldü. Şimdiden yüzü aydınlanmaya başlamıştı. "Ekmeği yapıncaya kadar kızının intikamı için seni biraz süründürürdü."

Sonunda ekmek ve ekmeğin yanında yemek için kahvaltılık aldığı malzemelerin hepsini çıkardı ve oturdu. Genç kadın gibi ilk kahveye sarıldı. İki yudum aldıktan sonra ona "Yesene, kahvaltı etmediğini düşünüyorum." Dedi çünkü onunda bu gün kendisi gibi olduğundan emindi. Geceki barış anına kadar ikisi de doğru dürüst uyumamıştı sonrasında ise yine hala çözülmemiş konular olduğu için biraz düşünceli kalmışlardı.

SEVGİ VE AŞKWhere stories live. Discover now