DUYGULARIM, KARMAKARIŞIĞIM- Bölüm 22

2.5K 244 12
                                    

Döndüğümüzde amcam ve Ayşe restoranda bizi bekliyorlardı. Restoran dediğim yer, açık havada ağaçların arasına konuşlandırılmış tahta masalardan oluşan bir yerdi. Ayşe ile sohbet ettiğini görmüştüm. Biz gelince ortalık birden sessizleşti. Amcam bana bakmıyordu, ben de ona bakmaya çekiniyordum zaten. Son konuşmamdan sonra hiçbir şey olmamış gibi sımsıcacık bir sohbete geçmemiz beklenemezdi. En çok da Ayşe'nin yüzü gülüyordu. Yanına oturduğumda koluma sarıldı ve kafasını omzuma koyup " Canım arkadaşım, iyi ki yine bir aradayız." İster istemez gülümsedim.

Bir yandan da çaktırmadan amcama bakıyordum. Direk yüzüne bakma cesaretim yoktu, sarf ettiğim kelimeler haklı da olsam fazlaydı. Önüme konulan çorbayı zorlukla içtikten sonra dinlenmek istediğimi söyleyerek kalkmak istediğimde... Amcam Emir'e bakıp "Sen gerekeni yap, ben Ayşe ile biraz daha konuşmak istiyorum." diyerek bizi göndermek istediğini belirtti. Emir ile gitmek istemiyordum. Kesin yine ilaç saati işkencesi için gidiyorduk odamıza. Bu odada hep birlikte kalmamız da yadırganacak bir durumdu aslında. Ama güvenlik için böyle düşündüklerine emindim. Bizi gözlerinin önünden ayırmak istemiyorlardı. Odaya girdik; "Emir yine o sert tavrını takınmıştı. Daha doğrusu çok ciddi duruyordu.

"Bakalım durum neymiş?" diyerek beni yeniden kontrol etti. Şirinlik yapmak istedim, belki de güzel gamzelerim ve şirinliğimle onu etkileyebilirdim.

Gülümseyerek" İyileştim deyil mi? İlaç falan yok artık!"

O da gülümsedi ama bir yandan da ilacı hazırlıyordu. "Off bu mesleği seçmek zorunda mıydın?"

"Sızlanmayın küçük hanım, her ne kadar çok hoşlanmasam da bizim işte her ekipte bir doktor olmak zorunda, her zaman doktor veya hastaneye ulaşamıyoruz. Ekip üyelerinin iyiliği için şart bu. Gülümsemek o güzel gamzelerini ortaya serse de beni kandıramazsın küçük cadı..."

Hah yine aynı forma dönmüştük, ama istemiyordum. Reddetme hakkım olmalıydı. Düşüncesi bile saçmaydı, reddetsem ne olurdu ki? Karşımdaki kişi Emir'di;bir seksen gibi tahmin ettiğim boyu ve kaslarıyla ben onunla nasıl başa çıkabilirdim ki? Ama itiraf etmeliyim ki kavga etmediğim zamanlar ona hayran oluyordum. Çok yakışıklıydı, keşke aynı yaşlarda olsaydık ve o bana sürekli bir çocukmuşum gibi davranmasaydı. Gözleri ne renkti onun kahverengi, sinirlenince içinde alevler gördüğüm değişik bir kahverengiydi gözleri... Bazen siyaha çalıyordu. Harika yüz hatları vardı. Sinirlenmediği zamanlarda tabi ki. Kendine has bir karizmaya sahipti, en büyük özelliği ukalalık ise üzerine yapışıp hiç çıkmayacakmış gibi duran elbiseydi. Beni yine yenmişti. İğne yüzünden yerlerimi tutarak ve gözlerime biriktirdiğim yaşlarımla yine yenilmiştim. Emir bana komut vererek çıktı.

"Sen dinlen biraz ben dışarı çıkıyorum."

Herkes dışarıdaydı ve ben bu yatakta dinlenecek miydim? Yatakta dizlerimi karnıma çekip düşünmeye başladım. 

Neyi mi düşünüyordum? Hayatta kalan tek akrabamı, yani amcamı... Yemekte benden soğuduğunu gayet açıkça belli etmişti. Sanırım artık hiç başlamayan ilişkimizi sona erdiren olmayı da başarmıştım. Ben de haklıydım kendimce, beni anlamaya çalışıyor muydu? İçimdeki küçücük bir damla yine sağanaklara dönüşüyordu sanki; neden diye soruyordum içimden, neden ben de diğer çocuklar gibi annemi babamı yanımda görememiştim. Aile sıcaklığını neden yaşayamamıştım. Hayat bu denli kötü oyunlar oynayacaksa bana, bunun eğlencesi neredeydi peki? Ben bu oyunu oynamak istemiyordum. Bu şekilde büyüyemiyordum. Yastığım gözyaşlarımla ıslanırken ben hayatın engin denizlerinde boğuluyordum sanki. Uyusam her şey bir kabus olsa uyandığımda bitse... Ben annemi babamı yanımda görsem... Peki amcam, oda tüm hayatı boyunca yanımda olmamıştı, sırf bana acıdığı için mi yanındaydım şimdi? Annem ölmeseydi tanışacak mıydık? Sağanak gözyaşlarımı elimin tersiyle silip uyumalısın dedim, kendi kendime. Göz kapaklarımı sıktım, sanki sıkarsam uyuyabilecekmişim gibi... O anda kapının sesiyle irkildim, ama bakmadım o tarafa; yine ağlamak geliyordu içimden. Yastığa dağılan saçlarımı okşayan bir el hissettim sonra. Çok güzel bir histi, sonra sesi geldi ardından. Amcamın sesiydi.

"Uyumadığını biliyorum, biraz konuşalım mı?"

Yatakta ona doğru döndüm önce. Sonra yavaşça doğruldum ve bacaklarımı dizime çekip yatağın başlığına doğru sırtımı dayadım. Hala yüzüne bakmaya çekiniyordum.

Amcam çenemden tuttu. "Bana bak, ağladın mı yine?"

Bir şey söylemedim omuz silkmekle yetindim.

"Bak yavrum, bu yaşananlar benim için de kolay sanıyorsun. Hatta seni bile bile üzdüğümü düşünüyor da olabilirsin. Bu yaşananların olmasını istemezdim. Biz güzel bir aileydik. Annen baban, ben, hatta Sıla ablan birlikte bir bahçede büyürken hayat çok kolaydı. Güzeldi. Ama her şey istediğimiz gibi olmuyor. Babanın sorumlulukları vardı en çok da vicdanına karşıydı aldığı sorumluluk. İnsanlığın hayatı söz konusuydu. Babanın sorumluluğu annenin görevi oldu, o da mecburdu, kendince doğru bildiğini yaptı. Ben abimin peşinden ilerledim, Emir'de benim peşimden. Beni anlayabileceğini biliyorum. Seni uzakta tutmamızın tek nedeni seni korumaktı. Sana her şeyi açıklarsam hayatın tehlikeye girecek. Seni bir daha kaçırırlarsa bu kez konuşturmak için her şeyi deneyecekler ve bir şeyler bildiğine ikna olurlarsa üzerine daha da çok gelecekler. O yüzden beni dinlemen gerekiyor. Bu olayı çözdüğümde her şeyi anlatacağım sana. "

Şaşkındım yine aynı şeyleri anlatmıştı, hemen hemen Emir'in de anlattığı bilgilerdi. Peki bu şifrenin neden bende olduğunu düşünüyorlardı.

"Şifrenin neden bende olduğunu düşünüyorlar?"

"Lara lütfen artık soru sorma, sadece bana inan bana güven."

Düşündüm ona güvenmeyi deneyebilirdim. Çünkü hayatta kalan tek varlığım oydu.

Ama yine de şifreyi merak etmeden duramıyordum.

Şifre neydi ve benimle ne ilgisi vardı?


GÖRÜŞLERİNİZİ BEKLİYORUM. ŞİFRE NEYDİ VE LARA İLE ŞİFRE ARASINDAKİ GERÇEK BAĞLANTI NEDİR? AYRICA LARA'NIN EMİR'E KARŞI HİSSETTİĞİ DUYGULAR DA NEYİN NESİDİR?  HİKAYEYE BİRAZ DAHİL OLUP GÖRÜŞLERİNİZİ VE TAHMİNLERİNİZİ BELİRTİNİZ. 

ŞİFRE- Bir Su Perisi HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin