Tanışma - Bölüm 3

4.2K 343 30
                                    

Gelmiştik. Şimdi hiç tanımadığım bir insanın evinde, yepyeni bir hayata adım atacaktım.Gezgin Lara.... Bir türlü hiç bir yere sığamamıştım . Her yer bana dar mıydı? Ah anne! Bari yatılı okulda kalsaydım. Zaten bitirmeme bir yılım kalmıştı. Sonra yine savrulacaktım zaten...

Neden diye düşünüyordum? Neden? Düşüncelerimi bölen ise, Ege abi oldu; "Lara haydi sırt çantanı da sen al da, gidelim artık." Bir an sıçrayıp söyleneni yaptım. Arka koltuğa fırlattığım sırt çantamı kaptığım gibi beni sürükleyen kaderin ayak izlerini takip ettim. Görünmeyen ayak izleri, şimdi Ege abinin ve uyuz çocuğun ayak izleri formundaydı. Şaşkın ve meraklı bir ruh hali ile onların arkasından yürürken kalp atışlarımı duyuyordum. Annemin çocukluk arkadaşı Akın'ın evindeki yeni hayatıma doğru; ama belli olmazdı, belki buraya da sığamaz, buradan da başka bir yere savrulurdum kısa zaman sonra. Yaşayıp görecektim. Ben kökleri olan bir ağaç olabilir miydim; yoksa oradan oraya savrulan bir yaprak olarak mı kalacaktım?

Akın'ın evi, uyuz çocuğun evinin tam karşısındaydı, bahçe duvarı ile ayrılmamıştı bile; demek ki sürekli bu ukala tipi karşımda görecektim. Evin kapısı açık değildi. Uyuz, cebinden çıkardığı anahtar ile kapıyı açtı ve kapının girişinden seslendi.

" Akın abi, misafirlerin var!"

Şaşkındım, bu uyuz bu evde mi yaşıyordu yoksa? Neden anahtarı vardı ki? Allah'ım kafasına göre içeri girip beni rahatsız edebilirdi.!

İçeriden koşturup gelen Akın'ın önce ayak sesleri, sonra da kendisi göründü. Adam uzun boylu, kumral, atletik yapılı sayılabilecek tipte yakışıklı bir tipti. Kesinlikle film sahnelerine yakışabilecek türden bir karizma sahibi birine benziyordu. Kapıya geldiğinde bizi buyur ederken, onu ne bu küçük yeşil şehirle, ne de bu evle bağdaştıramamıştım. Adamın arkasından içeri girerek valizlerimi içeri bıraktık. "Ege, adama sessizce bir şeyler söyledi. Çok istesem de ne söylediğini duyamamıştım. "

Akın uyuza bakıp , "Emir, sen küçük hanımı bahçeye çıkar. Bir şeyler ikram et. "dedi. İçimden bir ses benden gizli konuşacakları bir şeyler olduğunu söyledi. Uyuz bana bakınca hiçbir şey söylemeden sarıya dönük kumral saçlarımı savurup dış kapıya doğru yürüdüm.

İşte! Allah gerçekten belamı vermişti; içimden bir ses yeni hayatımın bu uyuz şahsiyetle karanlığa gömüleceğini söylüyordu.

Dışarıya çıkınca uyuzun evinin önünde çiçekleri sulayan hoş bayanı görünce bir anda içimde bir ferahlık hissi uyandı. Yalnız değildim, bir hemcinsimi görmek güzel bir histi, yaşı benden büyük de olsa...Bu görüntü içime su serpmişti nedense. Güzel kadın, sevgiyle çiçeklere bakan gözlerini oğlunun karartısını görünce bize çevirdi.

"Emir, misafirin mi geldi? Niye haber vermiyorsun şaşkın?"

Bunu duyunca şaşırmıştım. Bu uyuzun da arkadaşı olabiliyormuş meğer?

Emir annesine gülümsedi. "Offf anne! senin bu misafir hayranlığın başına bir gün iş açacak, küçük hanım benim misafirim değil. Akın abinin misafiri, al sohbet edin belki çiçeklerinle konuşmayı da bırakırsın bırakırsın böylece."

Gıcık, hayatımda gördüğüm en gıcık tip işte; tam burada karşımda duruyordu.

"Gözlerin kör her halde, küçük hanım da ne demek oluyor?"

Gıcık altta kalmadı tabii ki;

" Başkalarının bahçesine izinsiz girdiğin için anaokulu çocuğu izlenimi yaratıyorsun insan da..."

ŞİFRE- Bir Su Perisi HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin