Gölge Hançer

30 4 2
                                    

İki ay sonra..

Miyuki o günü düşünüyordu.Asahi'-
nin şifalı otlarla dolu terasta oluştur-
duğu, fırtınalı günü..!Fırtınanın şidde-
tinden korkuyla yere kapaklanan Rin ve Hikari'yi,cezalandırılırken eli yüzü
kanlar içinde kalan Kasumi ve öfke-
den gözü kararan Asahi'yi..

Şimdiye kadar anneannesinden bile duymadığı,efsanevi Hanza kuşuyla da o gün tanıştı.Miyuki,siyah sisli bir du- man halinde uçan kuşun şeklini,bir bütün halinde hatırlayamasa da,her biri keskin bir hançeri andıran siyah kanatlarını hafızasından silemiyordu.
Düşmanını alt ederken, kanatlarının çıkardığı o garip,metalik ses..!Adeta
beynine kazınmıştı.

O günden beri,sarayda kapalı kapılar ardında fısıldaşılarak konuşulan tek konu buydu.Hanza kuşu!Evrenin ru-
hu denilen bu gölge kuş hakkında,çok da bilinen bir şey yoktu.Diğer bir adı-
nın "Gölge hançer"olduğu söyleniyor-
du.Cismine tam da yakışır bir isim.Ne-
reden geldiği,nasıl geldiği bilinmiyor-
du.Varlığı bile şüpheli,bir efsaneden ibaretti..

Peki Asahi'nin içinde ne işi vardı!Bu konuda sarayda tek bir söylentinin
dahi çıkmaması,onu Asahi'nin bede-
nine girerken görmemiş olmaların-
dandı.O gün,onun dışında orada olan herkes,bu efsanevi kuşun fırtınanın i- çinden çıktığına inanıyordu.Oysa göz- leriyle görmüştü Miyuki.Dilinin ucu- na dahi getirmediği bu bilgiyi kendine
saklıyordu.

Peki Asahi "Gölge Hançer"miydi?Ya da gölge hançer,zaten üç sembole sa-
hip Asahi'ye sonradan mı verilmişti?Eğer öyleyse,bu ona nerede,ne zaman
ve kim tarafından verilmişti..!Gölge hançer evrenin ruhuysa,Asahi bunun-
la baş edebilecek miydi?Aklındaki so- ruların ardı arkası kesilmiyordu.Ce-
vaplarını ,belki de sadece Asahi'nin bildiği sorulardı bunlar.Ancak gel gör ki,onu her şartta her şekilde koruyan
Asahi,yine aralarına mesafeler örmüş-
tü.Acaba Asahi'nin bu ani ruh deği-
şimlerinin sebebi gölge hançer miydi?
Eğer öyleyse,o hançeri içinden bizzat
söküp çıkaracaktı Miyuki.

Rin'in sesiyle düşüncelerinden sıyrıl-
dı.Gölgesine uzandığı kalın Daga ağa-
cının,gökyüzüne doğru uzanan zarif,
ince dallarına baktı..Ağzında uzun sü- redir sıkıntıyla kemirdiği kuru bir ot, elleri başının altında,bir bacağı diğer bacağının üzerinde sırtüstü yatıyor-
du.Ağzındaki otu püskürttü,gözlerini kapatarak uyuyormuş gibi yaptı.An-
cak onu iyi tanıyan Rin,tekrar seslen-
di.

"Hadi Miyukiii!"

"Uyumadığını biliyorum!"

"Kızlar artık saraya dönmemiz gerek-
tiğini söylüyor!"

Sabahın erken saatlerinde,Rin ile bir-
likte at binmeye karar verdiklerinde,
Terralı Sakura ve Minato dahil,Dağat-
lı Yuma da onlara katılmak istemişti..
Haru'yu bu konuda bilgilendirdikle-
rinde,bunu Asahi'ye bildirmesi gerek-
tiğini belirterek yanlarından ayrılmış-
tı Haru.Yarım saat sonra,yanında iki düzine Akemi muhafızıyla dönen Ha-
ru onlara eşlik edeceğini söylemişti.
Zaten aylardır çıkmadıkları saraya bu
kadar çabuk dönmek.Hızla doğrula-
rak oturdu Miyuki.

"Ne!Bu saatte mi..?!"

"Henüz gün ortası bile değil!"

"Daha atlarımızı yarıştırmadık bile!"

Ayağa fırladı.Gölgelerde somurtarak
oturan Yuma ve Minato'ya baktı.Ken-
dini güneşten sakınmayan Sakura'nın yüzü kıpkırmızıydı.Akemi muhafızla-
rı onları rahatsız etmeyecek bir mesa-
fede etrafı kolaçan ediyor,Haru az ön- ce Miyuki'nin gölgesinde oturduğu
Daga ağacının tepesindeydi.Bir Dağat-
lı olarak okyanuslarda olması gereken Haru'yu ,böyle ağaç tepelerinde gör-
mek Miyuki güldürdü.Anlaşılan Asa-
hi sıkı sıkı tembihlemişti onu.Öyle ya!Gölge hançerin,hiç acımadan yüzünü
parçaladığı Kasumi düşünülecek olur-
sa,kim bilir Haru'ya neler yapardı..!Muhtemelen onu bin parçaya ayırır,
okyanusun her bir yerine un gibi ser-
piştirirdi.Haru'nun Dağatlılara özgü açık mavi vücudunu,un ufak edilmiş
olarak hayal eden Miyuki'nin içi ür-
perdi..

Karanlık Prens Where stories live. Discover now