Asahi Sembolüne Kavuşuyor

132 17 2
                                    

Sert bir rüzgar esti.Alandaki bayrak-
lar,ipek masa örtüleri ve perdeler ani- den önce havalandı,ardından sanki
ortamın havası çekilmiş gibi hareket-
siz kaldı.

Uzaktan,gökyüzünden havayı yararak gelen,yılan tıslamasını andıran bir ses duyuldu.İşte geliyordu..

Tısssssssssssssssssssssssssssssssss
Tak .Tak .Tak.

Asahi'nin ayaklarının önündeki tahta platforma,üç ok saplandı.Kimse gözle-
rine inanamıyordu.Yanlış mı görüyor- lardı!Böyle birşey olamazdı!.

Aynı anda sanki midesine bir yumruk yemiş gibi,Asahi'nin nefesi kesildi.Sır-
tındaki acı dayanılmazdı.Dizlerinin ü- zerinde yere çöktü.Simsiyah gözleri acıdan buğulandı.Elini yere dayaya-
rak ayağa kalkmaya çalıştıysa da başa-
ramadı.Geriye doğru bir yay gibi geri-
lirken,kasılan vücudu ağrılar içerisin-
deydi.Titredi.Boğuk bir sesle ve acıyla 
haykırdı.Uzun bir haykırıştı.

Birden sırtından ipek pelerinini par-
çalayarak,gözleri şaşkına çeviren iki siyah kanat çıktı.Acısı sona ermiş,ra-
hatlamış gibiydi ama kendinde değil-
di.Ayağa kalktı.Kollarını bilinçsizce iki yana açarak,istemsizce avuçlarını yukarı doğru çevirdi.Aynı anda avuç-
larının üzerinde havada beliren gö-
rüntüler,ağaç ve balık sembolleriydi.
Semboller avuçlarının içinden bir du-
man gibi emilerek hızla ellerinin üze-
rine yerleşti.Hemen yine o anda,gök-
yüzünden belli belirsiz süzülerek ge-
len siyah bir duman,Asahi'nin alnına bir ok gibi girerek,onu titretti.

Alanda hiç ses yoktu.Asahi'de de öyle.
Hatta nefes almıyor gibiydi.Siyah ka-
natları sonuna kadar açıldı.Ayakları yerden kesilip,havaya doğru yükseldi-
ğinde ve orada öylece asılı kaldığında,
olanları soluksuz izleyen alanda bulu-
nan herkes,artık heyecandan nere-
deyse bayılmak üzereydi.Yaşanılanlar inanılmazdı.Kimse gördüklerine ina-
namıyordu.

Uzun bir sessizlik..

Artık koskoca alanda,havada asılı gibi duran yarı baygın Asahi'nin,sakin ha-
fif kanat seslerinden başka ses yoktu.
Kendini toparlayan Haru,prense doğ-
ru koştu.Asahi'ye baktı.Prensin gözle-
ri açık ama kimseyi görmüyor ve be-
lirsiz bir noktaya kenetlenmiş gibiydi.
Kral hala şaşkınlık içinde tahtına çivi-
lenmiş,kabile liderleri olup bitenlere
anlam veremiyordu.

Derin bir sessizlik.Çoook derin.Sadece kanat sesleri..

Çok sonra kalabalıktan biri,belli belir- siz bir sesle

"Prens Asahi üç sembole de sahip"di-
ye fısıldadı.

Herkes birbirine bakıyordu.Evet doğ-
ru.Gözleri ile görmemişler miydi!Bu
bir ilkti.Daha önce Abel Gezegeni tari-
hinde hiçbir veliaht prens veya hiçbir
kral,üç sembole de birden sahip  ol-
mamıştı.Yavaş yavaş kalabalıktan bir uğultu yükseldi..

"PRENS ASAHİ ÜÇ SEMBOLÜN SAHİ-
Bİ!"

Sesler yükseldi,yükseldi,yükseldi.Dur-
mak bilmiyordu.Haru,havada asılı prensi ayaklarından tuttuğu gibi,aşa-
ğıya,yanına doğru çekti.Kral nihayet kendini toparlayıp,ayağa kalktığında,
dik durmaya çalışarak,oğluna doğru sendeleyerek yürüdü.Abel Halk'ı iyice coşmuş,sesler kesilmiyordu.

"PRENS ASAHİ ÜÇ SEMBOLÜN SAHİ-
Bİ!"

Asahi hala baygındı ve titriyordu.Si-
yah ipek kanatları da öyle.Yaprak gibi
titriyordu.Oğluna doğru eğilen Kral Ajura,elini prensin alnına koydu.Buz gibiydi!Endişesini belli etmemeye ça-
lışarak

"Prens çok yoruldu!"

"Hemen onu odasına taşıyın Haru!"
dedi.

Gözleriyle Akemili muhafızlara prensi kaldırmalarını işaret eden Haru,en az kral kadar endişeliydi.On iki Akemi
muhafızı derhal prensin etrafını çev-
reledi.Onu kraliyet arabasına bindire-
rek sarayın Akemi Bölümü'ne doğru uçarak gözden kayboldu.Kalabalık bü-
yülenmiş gibi arkalarından bakıyor,
alanda hala

"PRENS ASAHİ ÜÇ SEMBOLÜN SAHİ-
Bİ!"sesleri yükseliyordu.

Bir süre sonra..

Dadı Ning,Ai ve Bao saklamaya çalış-
tıkları gözyaşlarıyla,hala yatağında bir yaprak gibi titreyerek kasılan
prensin odasına daldılar.Asahi daha
odaya yetişmeden odada hazır bekle-
yen saray doktoru,Asahi'nin başınday-
dı.Onu heyecanla kenara iteren Dadı Ning,Asahi'nin alnına dokundu.Buz  gibiydi.Kenara çökerek sessizce ağla-
maya başlamadan hemen önce,Baş Muhafız Haru'yu,hiç kimseyi odaya  almaması konusunda sıkı sıkı tembih ederek,dışarı yolladı.

Aynı saatlerde Kral Ajura kabilelere dönerek

"PRENS OLDUKÇA YORULDU!"

"DİNLENMEK İÇİN ODASINA ÇEKİLDİ"

"EĞLENCE DEVAM ETSİN!"

"BUGÜN BÜYÜK BİR GÜN!"diyerek ba-
ğırdığında,alanda büyük bir sevinç çığlığı koptu.

Oğluyla aralarındaki gerginlikleri ka-
bilelerce de bilinen Kral Ajura'nın söz-
leri onları rahatlattı.Demek ki sorun yoktu.Demek ki Kral Ajura'da oğlunu ve üç sembolü onaylıyordu.

Alanda şenlikler hızla devam etti.Ka-
bileler mutluydu.Nede olsa veliaht ile evlenme konusunda üç kabilenin de eşit derecede şansı vardı.Üstelik daha önce hiçbir genç kıza nasip olmayan,
üç sembole sahip bir kral ile evlen-
mek,ayrı bir  gurur kaynağı olacaktı.

Dönerek tahtına oturan kral,üç kabile liderinin isteksizce söyledikleri belli olan tebriklerini büyük bir soğukkan-
lılıkla kabul etti..

Eğlenceler devam ederken gülümse-
mesi devam eden kralın endişesi bir türlü geçmek bilmiyordu.Sevinsin mi, üzülsün mü bilemedi.Üç sembol!Evet bu büyük bir olaydı.Peki ya Asahi'nin alnına bir ok gibi saplanan kartal şek-
lindeki siyah duman!Neyin nesiydi o!Peki ya beyaz değilde,siyah olan o ka-
natlar!

Kabile liderleri hariç,halkın bu ayrın-
tıyı çokta umursadığını düşünmüyor-
du.Gördüklerinden bile emin değildi.
"Umarım öyledir!"diye düşündü.Her ne kadar oğluyla aralarında buzdan bir duvar olsa da,Asahi onun oğluydu.
Herşeyden önce Yua'nın emaneti, bir parçasıydı.

Şenlik büyük bir coşkuyla gece yarısı-
na kadar sürüp,bütün kabileler gör-
düklerinden memnun evlerine dön-
düklerinde,Kral Ajura tahmin ettiği
gibi hiç kimsenin endişe ettiği ayrın-
tıyı farketmediğini anladı.Daha da iyisi daha o odasına çıkmadan Asahi'
nin üç sembollü ilk kral olacağı haber-
leri bütün bir gezegene yayılmıştı bile

O gece üç kabilenin en güzel kızları,
prens ile evlenme hayalleri yolunda,
hangi kıyafetlerini giyeceklerinden, hangi takılarını takacaklarına kadar,
planlarını yapıp,mutlu uykularına dalmışlardı.

Kral,henüz şenlik devam ederken Asa-
hi'nin iyi olduğu haberini Dadı Ning-
ten aldı.Şenlik bitip saray hekimi genç
prensin rahat bir uykuya daldığını söylemesiyle içi rahatlayan kral odası- na çekildi.Üç Sembol!Yua'nın oğlun-
dan da ancak bu beklenebilirdi..

Asahi yavaşça gözlerini açtı.Başını ya- na çevirdiginde,yaşlı dadının hemen
yanı başındaki koltukta uyuya kaldığı-
nı gördü.Önünde kavuşturduğu yaşlı buruşuk ellerine şefkatle baktı.

Yatağında doğruldu.Göğsüne kadar a- çılan,üzerindeki ipek gömleğin inceli-
ğine ve üşüyebileceğine aldırmadan sessizce ayağa kalktı.Sıcak yatağında çıkarak pencereye yöneldi.Hafif aralık perdeleri iyice açarak dışarıyı izleme-
ye koyuldu.Pencereyi açıp bulutlara elini  uzatsa elinin ıslanacağından  emindi.Aşağıda Terra Bölges'ne baktı. Hala ışıkları yanan evler vardı.Dağat-
ların okyanusuna yakamozlar düş-
müştü.

Bugün ,Okşi Töreni'nde olan herşeyi
net olarak  hatırlayamasa da,siyah ka-
natlarını hatırlıyor,şimdi iki elinin ü-
zerinde gördüğü balık ve ağaç sembol-
lerine gülümseyerek bakıyordu.Üç ka-
bilenin de sembolüne de sahipti.Bu-
nun ne anlama geldiğinin gayet far-
kındaydı.Üstelik bugün annesi Yua'
dan da bir hediye aldığına emindi.Tek endişesi, doğumuyla annesini kendi-
sinden sonsuza dek koparan ve belki
de rüyalarında defalarca gördüğü o karanlıkla,mücadele edip edemeyece-
ğiydi.

Gecenin karanlığına ve göğsüne kadar açılmış siyah ipek gömleğinin verdiği üşüme hissine inat,içinde tarif edile-
mez bir huzur ve mutluluk vardı.
Uzun kirpiklerinin çevrelediği kapka-
ra gözleriyle Akemi,Terra ve Dağat  Bölgeleri'ne baktı.Kaderindeki krali-
çesi oralarda bir yerlerdeydi.Onu her ne pahasına olursa olsun onu bula-
caktı.

Gelsin kader bildiği gibi...

Karanlık Prens Where stories live. Discover now