ANLADIM PRENSİM!

77 7 6
                                    

Miyuki şöminede yanan üç kavçak o-
dununa baktı.Dağat Okyanusu'nun binlerce metre derinliklerinde,güneş ışınlarının dahi ulaşamadığı derinlik-
lerde yetişen sert Kavçak Ağacı'ndan elde edilen odunlar,gerçekten de çok özeldi.

Denizin içindeyken sünger gibi yumu-
şak olan bu ağaç,deniz yüzeyine çıka-
rıldığı  ilk andan itibaren,saniyeler i- çerisinde sertleşip,taş kesiliyordu.O
yüzden Kavçak Ağacı henüz deniz al-
tındayken,Dağatlı işçiler tarafından özenle kesilip parçalara ayrılır,daha
sonra su yüzeyine çıkarılırdı.Kullanı-
mı sadece kraliyet ailesine ait olan bu nadide odunlar,daha sonra Dagatlı muhafızlarca sarayın depolarına taşı-
nırdı.Ancak onu asıl özel yapan,du-
manı,kokusu ve hatta külü dahi olma-
yan bu nadide odunların çok az bir miktarıyla,bütün bir alanın oldukça uzun süre ısıtılabilmesiydi.Miyuki,an-
cak sarayda bulabileceğini bildiği,dün geceden beri yanan ve henüz yarılan-
mamış odunların kendine has mavi a- levlerine hayranlıkla baktı.Gerçekten
de ününü hakediyordu.

Asahi'nin,Miyuki'nin yüzünü göğsüne  bastırıp,kanatlanarak onu çiçekli Go-
ya Tepesi'ne getirmesinin üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti.Prensin ferahlatıcı ve güven veren kokusunu içine çeken kız,Goya Tepesi'ne indikle-
rinde prensin onu omuzlarından tuta-
rak uzaklaştırmasıyla,kendini asıl be-
deninden koparılıp uzaklaştırılan bir uzuv gibi hissetmişti.Üzerine az önce ayağına batan Çavni Dikeni'nin acısı da eklenince,yerinde sallanıp dengesi-
ni kaybedeceği sırada,onu tutup yere oturtturan Asahi ayağına batan dikeni büyük bir ustalıkla çıkarmıştı.Sonra-
sında yaraya Miyuki'nin Haru için ha-
zırladığı losyonu süren Asahi aniden ayağa kalkarak ona arkasını dönmüş-
tü.O gün Asahi'nin ona söylediklerini ve neler hissettiğini dün gibi hatırlı-
yordu Miyuki.

"NE YAPTIĞINIZI SANIYORSUNUZ KÜ-
ÇÜK HANIM?!"demişti.
(Ne yapmıştı ki?)

"YAPACAK BAŞKA İŞLERİNİZ YOK MU SİZİN!?"
(Olmaz mı,Abel kadar.Mesela sabah
Rin'e fırça atan Hikari'nin kokuşmuş
terliklerine Çera Akrebi koyarak,ona
gezegenin şimdiye kadar duyduğu en korkunç çığlıkları attırmak gibi..)

"ŞİMDİDE BAŞIMIZA ŞİFACI MI OLDU-
NUZ!?"
(Anneannem gibi konuşuyor!!)

"DEMEK ÜÇ GÜN ÜÇ GECE ,ÇALIŞIP
ÇABALAYIP ŞİFA LOSYONU HAZIRLI-
YOR!YETMEDİ BİRDE KÜÇÜK ŞİRİN BİR ŞİŞEYE KOYARAK HEDİYE EDİ-
YORSUNUZ!NE KADAR DA DOKUNAK-
LI!!!"
(Hazırladığım losyonu,çöpe atmamı mı bekliyordu)

"HEMDE BENİM BAŞ MUHAFIZIMA!
ÖYLE Mİ?"
(Özür dilerim,bir baş muhafızım ol-
madığı için,mecburen sizinkine..)

Miyuki,"İyi ki aklımdan geçenleri du-
yamıyor.Yoksa hiç acımadan beni Go-
ya Tepesi'nin yeni baş muhafız olarak diker-di"diye düşünürken Asahi dur-
madan devam etmişti.

"HA BİRDE!KOMUTAN HARU BENİ
AFFETTİNİZ Mİ?"

"O NASIL SORUYDU ÖYLE?SİZE YAKI-
ŞIYOR MU!?"
(Ne bekliyordu ki!Ona tavşanlarını mı
sormamı)

"HARU!"diyerek sinir ve alay karışımı bir kahkaha atan Asahi

"HARU KİM OLUYOR Kİ SİZİ AFFE...."
dudaklarını ısırıp,sözlerini tamamla-
madan yumruklarını sıkarak tekrar arkasını dönmüştü ona.
(Ne oluyordu bu yarasaya,ne demek
istiyordu şimdi bu?)

Rüzgarlı Goya Tepesi'nde rengarenk çiçeklerin ortasında,inadına tek başı-
na yetişmiş,bir Daga Ağacı'nın gövde-
sine savurmak üzere olduğu yumru-
ğunu son anda tutan Asahi,ellerini
dağınık saçlarının arasında dolaştır-
mıştı.O an başını Goya Tepeleri'nin etekleri boyunca akan,Fiji Nehri'nin çılgın kıvrımlarına çevirip,onu birkaç dakika boyunca sessiz sessiz izleyen Asahi ,bir şeyleri kafasında tartıyor  gibi görünmüştü.

Karanlık Prens Where stories live. Discover now