49. BÖLÜM: KÜL

Start from the beginning
                                    

Soru kalıbı sabitti ama vermek istediğim cevap bin bir farklı düşünceye sahipti.

"İyiyim ama aklım çok karışık? Sormak istediğim bir sürü soru var ve hangisinden başlayacağım hakkında en ufak fikrim dahi yok."

Nalan, elini uzatıp önümdeki defteri işaret etti. Deftere uzanıp elime alırken hemen altında, albüm olduğuna kanaat getirdiğim bir fotoğraf destesi vardı. Defteri kenara bırakıp kalın kapaklı albümü açtığım an kaşlarımın çatılmasına engel olamamıştım.

"Yıllar önce kaybolan o albüm."

Kaşlarım iyice çatılırken kafamı iki yana salladım.

"Eğer bir hırsızsan, ablammış gibi yapamazsın." dedim ve albüm kapağını sertçe kapattım. Nalan, hızla ellerini yukarıya kaldırdı ve kafasını iki yana salladı.

"Eflâl lütfen, sana her şeyi burada uzun uzun anlatacak kadar vaktimiz yok. Defteri ve albümü yanına al, tek başına kaldığında okuyup nelerin olduğunu öğren. Kimseye bir şey söyleme, bu olayı yalnızca Timuçin Hancıoğlu biliyor."

Dudaklarımda buruk bir tebessüm oluştu.

"Anlatsam bile kimse inanmaz."

Nalan, ayağa kalktı ve derin bir nefes alarak odadan çıktı. Elimdeki albüm ve defterle odada yalnız kalırken dişlerimi birbirine bastırdım ve ceketimin önünü açtım. A4 boyutunda olan albüm ile defteri iç cebime saklayıp fermuarımı kapattığım sırada kapının açıldığını fark etmiştim. Timuçin Hancıoğlu, eli cebinde bana doğru yaklaşırken ayağa kalktım ve yumruklarımı sıktım.

"Artık gitme zamanı."

Bir anda ağzım ve burnum kapanırken gözlerimin önüne geçen karartı, uykunun bir evresini oluşturmuştu.

🎲

Oğuzhan Özgür Hancıoğlu, Ağzından

03:00

59 saniye sonra 03:01 olacaktı.

Bileğimi saran kol saatindeki bakışlarımı nefes alarak şehre doğru çevirdim. Motora yasladığım bacağımı indirip ellerimi ceplerime soktum. Bakışlarım şehrin ışıklarında gezinirken, karanlık olan kısımlarında aydınlıktan pay aldıklarını fark ettim. Dudağımda buruk bir tebessüm olurken zihnimde bir düşünce salındı.

Aydınlığı istiyorsan önce karanlıkta yaşamayı öğrenmelisin.

Bana o gün o cümleleri sarf eden insan, şimdi başka bir insanın karanlığında tutsaklığı tercih etmişti. Kendi istediği için ya da değil, her ne olursa olsun boyun eğmişti. Kafamı iki yana sallayıp bileğimdeki saate baktım.

03:03

Zaman, hiçbir zaman onarıcı değildi. Her daim yaralayıcı oluyordu. Eflâl'in gittiği andan tam olarak on iki saat geçmişti ve hâlâ bir iz yoktu.

Kulaklarıma tanıdık bir melodi nüksederken sıkıntıyla nefesimi bıraktım. Israrla çalan telefon aramasını cevapladığımda ahizeden Ateş'in sesi yükseldi.

"Özgür neredesin?" diye sorguladı, Ateş. Sesi gür ve endişeliydi. Yüreğime yerleşen koru görmezden gelirken yutkunmaya çalıştım.

"Mekânın üstündeki geniş arazideyim."

"Bir az önce Kurnaz aradı. Adamları bize yakın sahilde birisini bulduklarını söyledi."

Dudaklarımda büyük bir tebessüm olurken Eflâl'in bulunmuş olduğu düşüncesiyle sevinmeye başladım. Motorun marşına bastığımda dudaklarım aralandı.

ANDROMEDAWhere stories live. Discover now