PANDORA

168 310 0
                                    

17 Şubat 2022

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

17 Şubat 2022

Ilomilo, Billie Eilish

Oy ve yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin, keyifli okumalar. 💃

 💃

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🎲

Her ruhun bir kırılma noktası vardır. O noktaya geldiğini hissettiğin vakit artık hiçbir şeyin önünde duramayacağını anlarsın. Askıda kalmış ve birbirine girmiş düşünceler ile nasıl davranacağını bilemezsin. Karşında kimin olduğunu düşünmeden harekete geçmek istersin. İşte o an kim olduğunu bile unutursun.

Özgür müydün, yoksa tutsak mı?

Aldığın nefesin yaşam mıydı, yoksa ölüm mü?

Kim olduğunu biliyor muydun, yoksa çoktan hiç kimse olmuş muydun?

Sorup cevap alamadığın her soruda artık kendin bir yanıt olursun. Geri dönüşü olmayan bir yolun ortasında kaldığın zaman artık her şeyin geç kalındığına şahit kalırsın. Tıpkı görünmez bir geçmiş köprüsünün inşası gibi.

Gelecek ve geçmiş arasındaki köprü artık tamamen bitmişti. Köprünün etrafı boğuk ve puslu ışıklarla bezenmiş, yollarda ise moloz kırıntılarından parçalar bulunuyordu. Yavaş adımlarla yürümeye başladığım vakit beni izleyen birinin olduğunu hissetmiştim. Aslında o hep benimleydi ama ben fark etmemiştim.

Zihnimdeydi ve ruhumda saklanıyordu.

Nereye gittiğimi bilmeden yürümeye devam ederken uzakta ışıkları yanıp sönen bir mekân gördüm. O mekânın ne olduğunu biliyordum, oraya gitmek istemiyordum ama ayaklarımı kontrol edemiyordum. Birisi benim içeriye girmemi istercesine zihnime hükmediyordu.

Mekânın önüne vardığımda kafamı kaldırıp kırmızı neon ışıklarla bezenmiş yazıya baktım. Harelerim oradan gökyüzüne kaydığında derin bir nefes alma ihtiyacında bulundum. Gökyüzünü bulutlar esir almıştı ama beyaz kar taneleri özgürlüklerine kavuşmak için salınarak yeryüzüne düşüyordu. Avucumu gökyüzüne doğru çevirdiğimde bir kar tanesinin ıslaklığı tenime yayıldı.

Özgürlük isterken tutsak olmanın kavramı buydu.

Parmaklarımı avucumun içine yuvarlayıp yumruğumu sıkarken adımlarımı mekânın içine doğru ilerlettim. Düz bir koridorda, mavi ve kırmızı spot ışıkların bulunduğu giriş beni kendine çekiyordu. Yürümeye devam ederek tamamen içeriye girdim. Mekânın içinde bulunan masalardan yalnızca bir tanesinde, arkası dönük birisi oturuyordu. Ona doğru yaklaşıp karşısına oturdum ve tanıdık o simaya baktım.

Oğuzhan Özgür Hancıoğlu, kehribar harelerini bana çevirdi.

"Sen benim geçmişimin içindeki tek geleceksin Andromeda."

Dilinden dökülen sözcüklerin her biri, zihnime saplanan sanrılardan ibaretti. Özgür, gözlerini benden çekip masanın tam ortasındaki kutuya çevirdi.

"Umudu bilir misin Eflal?"

İstemsizce kafamı onaylarcasına salladım.

"Umut, Pandora'nın içinde gizli kalmış bir hediyedir."

Özgür ayağa kalktı ve kutunun ağzını açmaya çalıştı. Açamadığı her saniye kararan ışıkları fark edebiliyordum. Yavaşça ayağa kalktım ve Özgür'ün elini tuttum.

"Umut, belki de sabrın yarısıdır."

Özgür, önce tuttuğum ele ardından kararmak üzere olan ışıklara baktı. Elini yavaşça elimden çekip dışarıya doğru yönelirken elimi kutuya uzattım. Kilide takılmış çubuğu yana doğru çektiğimde mekânın içinde 'klik' sesi yankılandı.

Aralanan kutunun kapağını geriye doğru yatırdığımda kutunun içindeki şey gülümsememe neden olmuştu. Gözlerimin odağındaki zarlar bana umudun neyin olduğunu anlatmaya yetmişti. Andromeda, kutunun içinde gizli kalan umudun adıydı.

"Her şeyin bir karşılığı vardır."

Kulaklarımı tırmalayan bir sesin cızırtısı zihnimi bulandırırken kutunun sertçe kapandığını işittim. Kutunun etrafından sızan kan damlaları kaşlarımı çatmama neden olurken ruhumdaki çığlıkları duyabiliyordum. Birden kutunun etrafına dolanan zincir parçaları birleşerek kutunun önünde bir kilit oluşturdu.

Elimi hızla kutuya götürdüğümde zincirlerin etrafını saran dikenler parmaklarımda kırmızı noktalar bırakmıştı. Elim biri tarafından kendine doğru çekildiğinde gelen kişinin Özgür olduğunu gördüm.

"Elin yaralanmış."

"Neden böyle oldu?"

Özgür'ün gözleri benimkilere çevrildiğinde yüzünde soğuk bir ifade vardı.

"Pandora kutusundan umudu çıkardın ve onun yerine koyabileceğin tek şeyi koydun."

"Neyi?"

Özgür, elini benden çekip arkasını döndü ve ilerlemeye başladı.

"Özgür!"

Özgür, sanki beni duymuyormuş gibi gözden kaybolduğunda her yer karardı. Yumruklarımın içinde bir şey hissederken açık avuçlarıma baktım. Mavi ve kırmızı zar avuçlarımın içine batmış ve kanamasını sağlamıştı. İşte o an neyin kutuda kaldığını anlamıştım.

Her özgürlük bir tutsaklıktır.

Pandora.

İçinde tutsak olduğumuz durumun adı buydu.

İçinde tutsak olduğumuz durumun adı buydu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

on yedi şubat iki bin yirmi iki

Sultan Çakır

ANDROMEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin