Hakim savcılarla anlaştıktan sonra çekicini tahtaya vurduğunda sessizlik tekrardan ele geçirmişti etrafı.
"Karar verilmiştir"
Yerimde doğrulduğum. Daniel gözünden akan yaşı elinin tersiyle sildi. Başını kaldırmıyordu.
Yeonjun derin bir nefes vererek bize doğru bakmıştı. O da rahat değildi. Cevabı bilse de rahat hissetmiyordu.
"Choi Yeonjun'un suçsuz, Choi Daniel'ın ise itirafı sonucu suçlu olduğu üzerine Yeonjun özgür bırakılmış, Daniel ise yalan, uyuşturucu satıcılığı ve iftira suçu ile birlikte 15 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır! Mahkeme sona ermiştir"
Daniel başını kaldırmadan önce gözlerini bir kez daha elinin tersiyle silmiş ve sonradan anlık bir sırıtma ile cevap vermişti bu duruma.
Yeonjun afallayarak başını eğdiğinde derin iç çekişine ve sarsılışına karşılık ağladığını belli etmişti.
Daniel gözlerimin içine baktı. Sanki son kezmiş gibi gözlerini çekmedi üstümden. İlk başta süzdü her yerimi. Sonradan gözlerime bakakalmıştı öylece. Onun kollarına giren gardiyanlar onu odadan çıkarana kadarda bakmıştı gözlerime.
Herkes salonu terk ederken avukat Yeonjun'un önünde eğilmiş ve gitmişti. Yeonjun ise oturduğu yerden kalkmış fakat ellerini masaya dayayarak ağlıyordu.
Yanına yaklaştım ve sırtını sıvazladım.
"Yeonjun.."
Bunu dediğimde bana dönmüş ve dudağını ısırırken gözlerini kaçırarak kolumdan tutup beni kendine çekmişti.
Kollarını sıkıca sardı belime. Bir eliyle başımı okşarken bir eliyle belimi tutuyordu.
"Yine... yine yardım ettin bana" dedi çatlayan sesiyle.
Titriyordu.
"Ben sadece adil olanı yaptım Hyung" dediğimde başını iki yana salladı.
"Sen... bizi birbirimize bağladın Beomgyu"
∞
"Ben artık kalkıp Kai'nin yanına gidiyorum gençler" dedi Soobin ayağa kalkarken.
Başımı sallarken söyledim "öyleyse sonra görüşürüz"
Soobin başını hafifçe eğip çıktı restoranttan.
Telefonumu açtığımda her yerde Yeonjun'un masum olduğu ve Daniel'ın suçlu olduğuna dair haberler vardı.
"Beomgyu" dedi Yeonjun.
Başımı kaldırdım ve telefonu kapattım.
Gülümsedim. "Hm?"
"Onu nasıl ikna ettin?" dedi hüzünlü sesiyle.
Günlerdir uyumadığı o kadar belli oluyordu ki.
Omuz silktim. "Sadece söyledim"
Başını iki yana salladı. "Hayır.. o.. böyle bir insan değil.. sözünü tutmaz, yalan söyler... nasıl ikna ettin onu"
"bi nevi tehdit" dedim gözlerimi kaçırırken.
"nasıl yani?" dediğinde yutkundum.
"boşver... pek hoşuna gitmeyebilir" dediğimde başını salladı sadece.
"Kalkalım mı?" dediğimde ayağa kalktı ve ikimizde restorandan çıktık.
Saate baktığımda çoktan 20:30 olduğunu görmüştüm.
Hava nemliydi. Yağmur yağacağa benziyordu ve açıkcası Yeonjun hyungun üzerinde bir şey yoktu.
Bana baktığını hissedebiliyordum. Fakat ikimizde sessizce yürüyorduk.
Sonradan durdu ve üzerimde bir noktaya takıldı.
"Yah!" dedi sinirli bir ses tonuyla.
Bende durdum ve ona döndüm.
Ne olduğunu sorgularcasına baktığımda yanıma yaklaştı ve yüzümü avuçlayarak başımı kaldırdı. Hafif sola yatırdığında kaşlarını çatmış ve burnundan solumaya başlamıştı.
"Beomgyu?!" dedi boynuma bakarken.
YOU ARE READING
Two Same Faces, Two Different Souls | Yeongyu
Fanfiction"Günün birinde, Herşey dünde kalacak..." ~Yeongyu bxb !Yan ship: Sookai! Sürekli bara giden Choi Yeonjun adında bir genç yaşadığı zorluklar yüzünden ölesiye içerken Choi Beomgyu adında bir barmen olan genç adam tarafından ilgi görür. O günden sonra...
