73. BÖLÜM

15.9K 935 55
                                    

ARKADAŞLAR, EĞER OKUYAMIYORSANIZ SİTEDEN ÇIKIŞ YAPIP YENİDEN GİRMEYİ DENEYİN. YAZIMDAKİ HATALAR BENDEN KAYNAKLANMIYOR, SİTE KAYNAKLI. BİRÇOK KİŞİ DÜZGÜN OKUYOR. 3. KEZDİR BÖLÜMÜ DÜZENLİYORUM. DAHA FAZLA YAPABİLECEĞİM BİR ŞEY YOK.

Esra ve Çağatay'ın düğünün üstünden bir hafta geçmişti. Zeynep, düğünden sonra hiç zaman kaybetmeden yurda gidip oraya alınacak adaylarla ilgili toplantı ve değerlendirmelere katılmaya başlamıştı. Bir yandan da arkadaşlarının yardımıyla orada çeşitli birimler kuruyor ve her şeyi hızla yapmaya çalışmaktan akşamları eve yorgun argın geliyordu.

Esra ve Çağatay, balayına gittikleri için Harun merkezde tek başına kalmış, hem rutin işleri idare ediyor hem de Kerem'in direktifleriyle Erol Başkomiser'den bile gizli saklı, araştırmalar yapıyordu. Kerem'le onun verdiği özel bir telefon aracılığıyla görüşüyor, Seda bile aralarındaki diyalogdan haberdar olmuyordu.

Kerem'in son derece pratik ve sonuç odaklı çalışmasıyla aylardır kat edemedikleri mesafeyi bir iki gün içinde alıvermişlerdi. Elbette bunda, Kerem'in Zeynep gibi 'yasaları çiğnemeyeceğiz!' kuralıyla hareket etmemelerinin de payı büyüktü. Gereken her türlü kanalı kullanarak yasal ya da değil sonuca varmaya çalışıyorlardı.

Harun'un işiyle ilgili hiçbir kaygısı olmamasına karşın Kerem ona yaptıkları sonucunda mesleğinin zarar görmeyeceği teminatını vermişti. Harun, bu konuda endişeli dahi değildi. Onun için önemli olan şey Zeynep ve Seda başta olmak üzere sevdiklerinin bu manyaklar yüzünden zarar görmemesiydi. Gizlilik konusunda Kerem'e hak veriyordu. Muhif, Kerem ve kendisi dışında ne yaptıklarını bilen kimsenin olmamasından da mutluydu. İzlerini büyük bir beceriyle örtüyorlar ve geride hiçbir belirti kalmamasına özen gösteriyorlardı.

Kerem, Seda'yı şüphelendirmeden bu olayla ilgili her işten onu geriye çekmişti. Bir yandan da kendi yöntemleriyle Seda'yı eğitmeyi sürdürüyordu. Hatta sık sık eve onu yetiştirmek üzere görevlendirdiği bir adamını gönderiyordu. Harun'un en büyük isteklerinden biri de bu işin bir an önce sonuçlanması ve Seda'nın evde kapalı kalmaktan kurtulmasıydı.

Kerem'le birlikte iş yaptıkça ona hayranlığı da gün günden artıyordu. Zekâsı, soğukkanlılığı, ustalığı ve her şeyden önemlisi her ne yaparsa yapsın vicdanını elden bırakmadan kimsenin zarar görmemesi için çabalaması onu gözünde giderek büyütüyordu ama Harun çok iyi biliyordu ki bu işi çözdüklerinde karşılarına çıkacak adamlar onun bambaşka bir yüzüyle karşılaşacaklardı. O zaman sevdiklerine her zaman merhametle yaklaşan adam gidecek ve acımasızlığı tarif edilemez bir varlık âdeta bir makine çıkacaktı ortaya. Harun'u ürküten de tam bu noktaydı. Kerem'i kendi başını belaya sokmadan bu işi bitirmeye nasıl ikna edeceğini bilmiyordu. Üstelik her konuda şaşmaz tespitleri ve öngörüsü olan Muhif de bu noktada çaresizdi. Muhif'le ikili konuşmalarında Harun bu konuyu ne zaman açsa Muhif ona çaresiz bakışlarla bakmış ve "Dur bakalım, bizim oğlan! Gün doğmadan neler doğar!" demekle yetinmişti.

X X X

Sabah, Zeynep aceleyle kahvaltısını bitirmiş Kerem'e bir öpücük verip telaşla evden çıkmıştı. Muhif, her zamanki gibi onu kapıya kadar geçirdikten sonra arabasına binerken Zeynep'e "Dikkatli git! Telefonu da bırak elinden, aklın bir karış havada!" diye bağırmış onun el sallayıp gidişinin arkasından başını iki yana sallayarak mutfağa kahve yapmaya gitmişti.

Az sonra da elinde kahve tepsisiyle terasa Kerem'in yanına geldi. Kahvesini ona uzatıp karşısındaki koltuğa oturdu. Son birkaç gündür Zeynep gittikten sonra ikisi terasta hem keyif kahvelerini içiyor hem de günü planlıyorlardı. Muhif gülerek Kerem'e "iyi ki şu yurt işini bacımın başına sardın. Yoksa öldüm Allah, durduramazdık!" dedi.

ARAFTA İKİ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin