Karanlık ve sessiz bir yerdeydim. Kendimi bile göremiyordum. O sırada arkadan sadece damlayan su seslerini duyabiliyordum. Yürüdükçe hissettiğim ağırlıkla ayaklarımın dibine baktığımda bir anda üstüme doğru bir ışık doğrultulmuştu. Sadece beni aydınlatıyordu. Ayaklarımın dibinde, yerde su vardı.
"Hey!" başımı kaldırarak karanlığa doğru seslendiğimde sesim yankılanmıştı.
"kimse var mı?" yine bir ses gelmemişti. Sadece sesim yankılanıyordu.
Bir anda uzaklardan yükselen uzunca bir çığlık sesi gelmişti. Sesin geldiği tarafa döndüğümde sesin dağılmasıyla her yerden çığlık sesi yükselmişti. Etrafa bakınırken kaşlarımı çatmıştım.
Sesin yüksekliğinden kulaklarıma dolan çığlık sesiyle büyük bir baskı hissetmiş ve kulaklarımı kapatmış ve gözlerimi sıkıca yummuştum.
Işık sönerken çığlık sesi de kısılmış ve yok olmuştu.
Kulaklarımı ve gözlerimi açtığımda karşımda bir beden görmüştüm.
Karanlığa dönmüştü. Yüzü görünmüyordu.
"Sen... senin yüzünden... her şey senin yüzünden" silüet yavaşça önünü döndüğünde tanıdık bir yüz görmüştüm.
Tam olarak döndüğünde ürkütücü bir şekilde gülerek yaklaşmaya başlamıştı.
"ne?" diyerek kaşlarımı çatmıştım.
"Senin yüzünden" diyerek koşmaya başladığında birkaç geri adım atmıştım. Yaklaştığında bende koşmaya başlamıştım fakat arkama baktığımda yakınımda olduğunu görmüştüm. Yere düşmüş ve ona dönerek geri geri sürünmeye başlamıştım.
Ancak ne kadar geri gitsem de ondan uzaklaşmadığımı fark ettiğimde sadece ellerimi ona doğru doğrultmuştum.
"Gelme!"
"SENİN YÜZÜNDEN!" iyice yaklaştığında Daniel olduğunu anlamıştım.
Önümde durmuş ve sinirlice bakmaya başlamıştı.
"Hayatımı elimden çaldın" diyerek bir adım attığında ona doğrulttuğum ellerimin içinden geçtiğini fark etmemle korkuyla ellerimi çekmiştim.
Tekrardan çığlık sesleri yükselirken yüzüme öfke ile bakmıştı. Gözlerinden siyah yaşlar akmaya başlamıştı. Gülümsemiş ve başını bana doğru uzattığında ellerimi başıma sarıp bağırmıştım.
"GELME!"
Bir anda sessizlik olduğunda adımın yankılandığını duymuştum.
"Beomgyu?!"
Başımı kaldırarak etrafa baktığımda Daniel'ın olmadığını görmemle kendimi ne kadar kastığımı fark etmiştim.
Arkama bakmış ve siyah olduğundan bir şey göremeyip önüme döndüğümde yine bir süliet görmüştüm. Yine sadece beni aydınlatan bir ışık vardı. Süliet elini bana doğru uzatıyordu. Fakat yavaşça gölgeden ibaret olan yüzü aydınlandığında korkak, endişeli ve yardım istermişcesine bakan gözlerle karşılaşmıştım. Bunlar Yeonjun'un gözüydü.
"Y-yeonjun" diyerek eline uzandığımda uzaklaşmıştı.
"Yeonjun?" adını tekrarladığımda sesim yankılanmıştı.
"Beomgyu?? beni.. duyamıyor musun?" onun sesi de yankı yapınca yerden kalkarak doğrulmuştum.
Ona ilerlediğimde uzaklaştığını görmüştüm.
"Yeonjun?"
Sülieti kaybolmuş ve sonradan sesi sadece yankı yapmaya başlamıştı.
"Beomgyu? Uyan! Kabus görüyorsun! Uyan Beomgyu!!"
Beni aydınlatan ışıkta sönmüş ve etraf sonradan tekrar karanlığa bürünmüştü.
"Beomgyu!"
Sarsıldığımı hissettiğimde sonunda etraf aydınlanmış ve Yeonjun'u görmüştüm.
Bana doğru eğilmiş ve endişeli gözlerle bana bakıyordu.
Her şey rüya mıydı?
BINABASA MO ANG
Two Same Faces, Two Different Souls | Yeongyu
Fanfiction"Günün birinde, Herşey dünde kalacak..." ~Yeongyu bxb !Yan ship: Sookai! Sürekli bara giden Choi Yeonjun adında bir genç yaşadığı zorluklar yüzünden ölesiye içerken Choi Beomgyu adında bir barmen olan genç adam tarafından ilgi görür. O günden sonra...
•kabus -15•
Magsimula sa umpisa
