•sen fazla güzelsin -8•

En başından başla
                                        

Kai bana bakarken kaş göz işaretleriyle 'bu kim' gibisine hareketler yaparken sadece dudaklarımı birleştirip arkama yaslanmış ve Kai'den gözlerimi çekmiştim.

"Hayır.. pek te tanıştığımız söylenemez" dedi Yeonjun yanımdaki şahısa bakarken.
"S-söylenemez mi?" demiştim sadece afallayarak kısık bir sesle. Ne kadar kısık bir sesle söylesem de herkes duymuştu.

"Bekle!" dedi aniden uzun adam. Sonra doğrularak elini birden masaya koymuş ve gülümseyerek sormuştu. "Sen az önce ona 'Beomgyu' mu dedin ben mi öyle duydum?"

Yeonjun bunu duyar duymaz aniden gözlerini irice açmış ve Soobin'e bazı işaretler vermeye başlamıştı.

"Ah.. anlaşıldı" dedi uzun adam şaşkınca arkasına yaslanarak.

Taehyun yanımdayken kolumu dürtüp kulağıma eğilmişti. Fısıldadığı şeyi duyduğumda onun bacağına alttan bacağımla vurmuştum.
"Anlaşılan seninki seni ona anlatmış"
"Kes sesini ve saçmalamadan yerinde düzgünce otur Tae" dedim bende dişlerimi birbirine bastırarak sessizce.

"Ben Soobin" dedi uzun boylu adam elini bana uzatarak.
Bende başımı hafifçe eğerek uzattığı elini tutmuştum.
"Ben Beomgyu.. gerçi bunu zaten biliyorsunuz sanırım" dedim sondaki cümleyi sona doğru kısarken.

O sırada masadaki Kai heyecanla aniden kalkmış ve Soobin'e doğru dirseğini sol eliyle tutarak sağ elini uzatmış ve eğilmişti.

"Ben Hyuning Kai.. genellikle hyuka derler"
Soobin de aynı heyecanla onun elini tutarak eğilmişti.
"Bende Soobin. Tanıştığıma memnun olduğuma emin olabilirsin"
"Bende aynı şekilde. Daha önceden karşılaşmıştık değil mi?"
"Ah öyle mi?... Evet sanırım"

Onları gülümseyerek izlerken içkimden bir yudum daha almıştım.
Bu ikisinden bir ışık almıştım.

Gözlerimi masada gezdirirken bana bakan iki çift Yeonjun Hyungun gözleri ile karşılaşmıştım.
Derin bir iç çekerek başımı eğdiğimde yine düşüncelere dalmıştım.

O buradaydı.
Yani ona bir şey olmamıştı.
Soluk ten rengi dışında.
Benden de uzaklaştığı yoktu ki bu masaya gelmezdi değil mi?
Peki o günü hatırlıyor muydu?
Çünkü sarhoş olabilme ihtimali vardı.

Aslında devamlı olarak bara geldiği için çok içiyor ve içkiye alışkın olması gerekiyordu.
Yani sarhoş olmayabilirdi de.

Kendimi yorgun hissediyordum.
Göz kapaklarım inatla kapanmak istese karşı koymaya çalışıyor ama beceremiyordum.

"İyi misin?" bu soğuk sesi duyduğumda başımı ağırca kaldırıp karşımdaki gence baktım.
Sadece başımı salladım.

Önümdeki boş olan masaya kollarımı koyup kafamı üstüne yasladığımda gözlerimin kapanmasına ve uykunun ellerine teslim olmama engel olamamıştım.

Yükseldiğimi hissettiğimde gözlerimi yavaşça aralamıştım.
"şşş... kapat gözlerini. Benim"

Onu öylece izlerken yüzünün ne güzel olduğunu fark etmiştim.
Mükemmeldi. O dolgun dudakları çok güzeldi. Burnu, gözleri, siyah saçları, çene hatları. Her şeyi ile öyle güzeldi ki. Ona kalbimi teslim etmeye ne kadar çok yakın, hazır olduğumu hissettim.

Arabasının arka kapısını açtığında beni yavaşça koltuklara bıraktı ve kapıyı kapatarak şoför koltuğuna geçti.

"Nerdeydin? Neden devamlı gelmeyi bıraktın?... o günden sonra"
Yeonjun başını bana çevirdiğinde söylemiştim bunu.

Two Same Faces, Two Different Souls | YeongyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin