∞
Alarmın sesiyle başımdaki şiddetli ağrı ile birlikte uyandım.
Kalkıp lavaboya girdim ve elimi yüzümü yıkayınca ayıldım. Aynaya bakarken gözlerimin ne kadar çok şişmiş olduğunu görmüştüm.
Koltuğun üstündeki tişörtümü aldım ve üstüme geçirdim. Sonradan kendimi koltuğa bırakarak camdan dışarıyı izlemeye başladım.
Tabii ki aklıma gelen şeyleri durduramıyordum.
Eminim ki tüm günde düşünmüştüm.
Eve gitmeden geçirdiğim tüm 4 gün boyunca her dışarı çıktığımda barın önünden geçmem sonucu görmüştüm onu. Her seferinde depresif, yorgun ve uykusuz görünüyordu. Yüzünden düşen bin parçaydı. Ona neler olduğunu öğrenmek istemiştim. Gidip ona sormamak için kendime nasıl bir savaş açtığımı bilemezsiniz.
Neden bilmiyorum ama. O bana kötü günümde yardımcı olurken ben onu uzaktan izlediğim için kötü hissetmiştim. Onu öyle görmek benimde ruh halimin çökmesine sebep olmuştu.
Daniel ile konuştuğum konu arasından neden Beomgyu'yu sormamıştım?
Onu görüpte merak etmiş kim olduğunu sormak istemiş gibi yapabilirdim. Fakat sormamıştım.
Keşke ona bulaşmamasını söyleseydim.
Neden onca insan arasından Beomgyu'yu seçmişti kendine?
Ayrıca Beomgyu masum utangaç biriyken neden onun onu öpmesine izin vermişti?
Yoksa durumlar istek dışı mıydı?
Saçmaladığımı düşünerek derin bir nefes verdiğimde yine de rahatlamayı başaramamıştım.
Artık onun yaptığı onca şeyden sonra ondan bekliyordum. Eski Daniel'a kıyasla öyle bir piç olmuştu ki kendisi.
Kendime bile onun bu kadar kötü şeyler yapabileceğine inandığım için üzülmüştüm. Eskiden bir an olsun yalan dahi söyleyebileceği aklımın ucundan geçmezdi. Ta ki.. Annemle geçirdiğimiz hayatın son bulduğu o güne kadar. Annemin bizi terk ettiği güne kadar.
O günden sonra her şey değişti. Neden bizi terk etti? Babamla kavgalı olsa da bizi neden arkasında bırakmıştı? Bizimde ailemiz yıkılmıştı o günden sonra.
Babam her gün içmeye başlamış alkolik bir hal almıştı. Her gün koca bir şirket sahibi olmasına rağmen sarhoştu. Her gün ama her gün sarhoştu. Onu akıl sağlığı yerindeyken, sarhoş olmadığı bir haldeyken, işini öneme aldığı için ağzına alkol sürmediği bir zamanlarda bile unutmaya başlamıştım.
Sonra babam gitti. Daniel'in anlattığına göre aralarında geçen kavgada babam haksızdı. Tabii gerçeğin bu olduğuna artık öyle bir şüpheliyim ki.
Daniel o günlerden sonra tam bir şerefsiz hali almıştı.
Nedense bazen onun bu halinden kendimi sorumlu tutuyordum. Annem gidince ona yeterince sevgi verememiş miydim? O da belki de bu yüzden başka kadınlarda veya başka erkeklerde sevgi bulabileceğini düşünüp başlamıştı o yataklarda günler geçirmeye.
Annemden sonra ona sahip çıkamadım. Yalanın kötü bir şey olduğunu öğretemediğim için mi yalancı bir piçe dönüştü?
Biliyorum. Kardeşime.. kanımdan canımdan olan ikizime bunu söylemem doğru değildi ama inanın bana.. ona söylenebilecek en doğru şey bu olurdu. Ona yakışacak tek şey bu isim olurdu.
Başımı geriye atarak derin bir iç çektiğimde ayağa kalktım ve buz dolabını açarak bir bira aldım. Kapağını açarak boğazımdan boşalttım.
Yemek yemeye iştahım kalmamıştı.
Aç değildim.
Yemek yemek istemiyordum.
Sadece her gün geberene kadar içmek istiyordum.
+×+
"Hadi ama Yeonjun lütfen" dedi Soobin yalvarır bir şekilde.
"Ah peki peki tamam" dedim bende saçlarımı havluyla kuruturken.
"O zaman akşam görüşürüz" demiş ve kapatmıştı Soobin heyecanlı bir şekilde konuştuktan sonra.
Az önce Soobin arayıp 1 haftadır görüşmediğimiz için görüşmek istediğini söylemiş ve akşam bir restorana gidip güzelce yemek yiyeceğimizi söylemişti.
Başta halim olmadığı için reddetsem de yalvarmıştı resmen.
Kabul etmek zorunda kalmıştım.
Eve gitmeyeli resmen 1 hafta olmuştu.
Aynı zamanda o bara da gitmeyeli 1 hafta olmuştu.
Saçlarımı iyice kuruttuktan sonra hep aynı şeyleri giymemek için eve gitmek zorunda kalmıştım. Neyse ki sabah olduğu için Daniel evde değildi.
Bir kombin seçip giymiştim hemen. Ardından tekrardan evden çıkmış ve arabama binmiştim. Son 2 gündür arabamda kalmıştım.
Motel sıkmıştı.
Radyoyu açtığımda gündemde olan konuyu duyduğumda çok şaşırmıştım. Neden onca zamandan sonra şimdi bu milletin ağzındaydı?
Babamın birden ortadan kayboluşu ve yerine bizim geçmemizin sebebini soruyordu herkes. İlk gün açıklamıştık bunu. Babamın öldüğünü söylememiştik tabii ki. Onun artık bu işi yapamayacağını, yorulduğunu söylemiştik.
Karşı çıkan kimse olmamıştı fakat şimdi 'Durduk yere neden birden tökezleyip yorulduğunu söyleyerek işten ayrılmıştı? Özelikle o kadar hisseleri varken' sorusu çıkmıştı.
Herkes bu işin altında yatan gerçeği öğrenmek istese de bir açıklama yapmayacaktık. Röportajlara çağırılsak da hepsini reddetmiştik.
Yaşanan tüm şeyler aklımdan son bir kez daha geçerken gözlerim dolduğunda radyoyu kapattım.
O sırada aniden telefonum çalmıştı. Cebimden çıkararak kim olduğuna baktığımda gözlerim irice açılmıştı.
Beomgyu beni arıyordu.
Fakat o sırada birden telefonun şarjı bitmiş ve telefon kapanmıştı.
Sinirle bağırmıştım
"KAHRETSİN" telefonu öfkeyle arabadaki şarj aletine taktım.
Neden aramıştı ki?
Saate baktığımda Soobin'in ayarladığı saate çok az kaldığını görmüştüm. Hava kararıyordu.
∞
"Teşekkürler" siparişlerimizi verdikten sonra garsona teşekkür ettim. O sırada gözüm birine takılmıştı.
Bir dakika.. Beomgyu'nun burda ne işi vardı?
Elindeki büyük bardağı tutuyor ve sadece o bardağa bakıyordu.
Arkadaşlarının konuştuğu konuya bile katılmıyor sadece öylece duruyordu.
Soobin benim bir yere baktığımı fark edince aynı yere bakmıştı. Sonradan heyecanla yerinden zıplamıştı.
"Ah.. merhaba.. yanınıza oturabilir miyiz?" Ona uzaktan bakarken 'gel ' işareti yapsam da Soobin sadece birinin gözlerinin içine bakıyordu.. Sarı saçlı çocuğun.
O çokta onu görünce nedense heyecanlanmıştı.
"Soobin gelir misin buraya? Delirdin mi?" dedim onun duyabileceği bir şekilde.
Soobin kısaca bana göz attı. İzin vermiş olacaklardı ki yanlarına oturmuştu Soobin.
Sonradan bana bakarak oda bana 'gel ' işareti yapmıştı.
Derin bir nefes vererek sinirle yerimden kalktım. Sandalye alarak Soobin'in yanına oturduğumda masadaki Beomgyu'nun soluk ten rengini ve oynadığı ellerine baktığını görmüştüm.
Çok yorgun duruyordu. İyi olup olmadığın merak etmiştim.
"Merhaba" dedim bana bakan arkadaşlarına başımı eğerek.
O sırada Beomgyu gözlerini ellerinden kaldırmış ve yüzüme bakmıştı.
Tam o sırada gözleri irice açılmıştı.
"Y-Yeonjun hyung?!"
~K.J
YOU ARE READING
Two Same Faces, Two Different Souls | Yeongyu
Fanfiction"Günün birinde, Herşey dünde kalacak..." ~Yeongyu bxb !Yan ship: Sookai! Sürekli bara giden Choi Yeonjun adında bir genç yaşadığı zorluklar yüzünden ölesiye içerken Choi Beomgyu adında bir barmen olan genç adam tarafından ilgi görür. O günden sonra...
•boş içki şişeleri -7•
Start from the beginning
