Yirmi Birinci Bölüm

Start from the beginning
                                    

Eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırdığında hiç hareket etmedi. Ağzını ağzıma örttü ama kuş kadar hafifti, sanki bir şey için benden izin istiyordu.

Bileklerimi kıpırdatmaya çalışırken refleksle bacaklarımı iki yana doğru ayırdım. Fazlasıyla utanç verici, mahrem bir durumdu. Henüz sabah olduğu için en ufak noktama kadar sergilendiğimi biliyordum. Son ana gelmiştik artık, biraz sonra birbirimizi fazlasıyla tüketecektik.

Dudaklarıma hareketim yüzünden korkusuzca yapışınca öpüşüne karşılık verdim. Dilini ağzımın içine götürdükçe altında yay gibi esniyordum. Erkekliği eşofmanının altından çıplak tenime batıyordu. Yüzümü yastığa gömüp utancımı gizlemek istiyordum. Muhtemelen suratımın her noktası kıpkırmızı kesilmişti.

Bir elini göğüslerimin arasından işkence verir gibi yavaşlıkla geçirdi, diğer eli iki bileğimi birden tepemde sabitlemişti. Orta parmağını orama bastırdığında çığlık atarcasına boğuk bir ses çıkardım. Alev almak üzereydim.

"Seninle, şimdi, tasasızca, sevişeceğiz." Paris'e ilk gelişimizde söylediği şeyleri kendinden emin bir sesle yavaş yavaş tekrar etti. Sesi asla karşı koyamayacağım sert, erkeksi bir homurtuyla çıkmıştı. Kasıklarının altında kıpırdanıp buna daha fazla dayanamayacağımı belirttim. "İstiyor musun, bebeğim?" Elleri eşofmanını çıkarmak için hareketlendiğinde biran durup böyle sordu. Dudakları her yerimdeydi. Boynumu, göğüslerimi, omuzlarımı, kulağımın altını, her tarafımı usulca öpüyordu.

Paris'e geldiğimizden bu yana bir kez Jack lafı açılmamıştı. Mert'le birlikte yatıyor, birlikte kalkıyor, durmadan geziyorduk. O yüzden arzulayabileceğim başka kimse yoktu. Kalbimi dinlediğimde o da bana hak verdi. "Evet," dedim inlerken. "Bunu kesinlikle istiyorum."

Cümlelerimi duyduğu anda dudaklarımı iştahla öpmeye koyuldu. Altındakileri çıkarıp bizi tüm çıplaklığımızla sevişmeye itti. Güzel teni benimkine yapışmıştı, kasları vücuduna öylesine yakışıyordu ki yunan tanrısına taş çıkarırdı. Geniş omuzlarına hissettiğim yoğun haz yüzünden tırnaklarımı geçirdim.

Yunan tanrısını düşünmemeye çalışarak şevkle sevişmeye devam ediyordum. Altında durmadan kıpırdandığımda erkekliğini bana daha sıkı bastırıp korkutucu, karanlık bir ses çıkardı. Onu ilk kez böyle görüyordum, benden daha kötüydü.

"Acı hissettiğinde," dedi dişlerini sıkarak. "Söyle, bebeğim."

Başımı bir an önce bu işkencenin bitmesi için salladım, hislerim dayanılmaz bir hal almıştı. Korkuyor olsamda ona ait olacağım için heyecanlıydım. Endişeliydim, tereddütlüydüm aynı zamanda sabırsızdım. Komidinin üzerindeki cüzdana uzandığında gözlerimi kapatıp nefes alışverişlerimi düzeltmeye çalıştım. Korunmak için prezervatif ile uğraşıyordu. Onu beklerken olduğum durumdan utanıyordum ama ilkim en doğru kişiyle gerçekleşiyordu.

Ne yazıkki günümüzde bazı kızlar hiç tanımadığı erkeklerle partilerin birinde bile ilk kez bu işi yapabiliyorlardı. Ama ben, beni tanıdığından beri kollarını asla etrafımdan eksik etmeyen adamla birlikte oluyordum, benim için daha iyisi olamazdı.

Beklemediğim anda içime gömüldüğünde dişlerimin arasından sıkı bir nefes çıktı. Bir elim altımızdaki yorganı kavrarken diğer elimin tırnakları sırtında tuhaf izler bırakıyordu. "Seni ne kadardır istediğimi bilemezsin." Hazza götüren cümleleri bunlardı. Zaten sonra ardı arkası kesilmedi. Otel odalarında, yatlarda, limuzinde, Jeep'inde, bize özel kapattırdığı gece havuzlarında, hiç bıkmadan birlikte olmuştuk.

İlk sevişmemizi düşündüğümde altımda daha hızlı bir hâl almaya başladı. Yoğunluğun tadıyla adını haykırdım. "Mert!"

Ellerini kalçama götürüp tırnaklarını etime geçirdi. Normalde acıtacak bu hareket dudaklarına yapışmama neden oldu. Kollarımı boynuna sararak üstünde ileri - geri hareket ettim, altımdaki elleri bana rehberlik ederken yanıbaşımızda da telefonu çalıyordu.

EylülWhere stories live. Discover now