"Kan'ın Efendisi."🔷️

55 11 5
                                    

•Merhaba sevgili okurlarım.
-Hepinizi sevdiğimi belirtmek isterim.

Bu kitabın içerisinde bulunan şiir ve sözler şahsıma aittir..️️️️️️️️️️.️️️️️️️️️️️️️️️️️🔶️

-Başladığınız saat:

•İyi Okumalar Sevgili Okurlarım.

•Okumağa Başladığınız Saat Lütfen:

Yıldızı Unutmayalım Lütfen🌠

Bu bölüm Liyaaknc'a 
ithaf edilmiştir.♥️


Bölüm Yetmiş Dört.
"Kan'ın Efendisi."🔷️


Bazen uzaklaşmak isterdi insan kendi yakınından ve bazen dolaşırdı incelikler kimsesizce ruhunda.

#nurdanküçükfısıltılar.

Tam da tahmin ettiğim gibi Rodin artık sırrımı öğrenmişti.

Ona güvenim tamdı.Kimseye söylemezdi biliyordum ama bazen sadece güvenmek yetmezdi insana.
O yüzden karşımda kim olursa olsun ben işimi sağlama almalıydım.

Rodin yüzüme doğru bakarak beni anlayışla süzmeye devam etti.

"Efendim gitsek daha iyi olur sanki.
Zemheri ortalıkta yok,
Dina da Will'in elinde.
En azından birini bulmalıyız."

Rodin hep yaptığı gibi yine doğru söylüyordu.

"Tamamdır Rodin.
Ben Will'in eskiden kaldığı bir iki yeri biliyorum.İlk önce oralara bakalım."

"Baş üstüne efendim."

Rodin' severdim.
O daha küçükken ben kendi batmış gemimin içerisinde ona da yer vermek için çok çabalamıştım.
Onun da artık bir yeri vardı benim limanımda.

Hızlı adımlar ile Will'in eskiden kaçıp saklandığı malikanesine doğru yola koyulmaya başladık.

"Zemheri'den..."

Soğuk iki türlü olurdu.
Bir normal soğuk.
Hani bedeni ürperten cinsten.
Bir de o insanın içini eriten zemheri soğuğu.
Hani öldürmeyen ama aynı zamanda yaşatmayan cinsten.

İsmim gibi doğduğum günden Zemheri soğuğu'na mahkumdum ben.
Bazen ısınırdım kimsesizce karın altında ve bazen de donardım yakıcı güneşin kavurduğu saltanatta.

Böyle bir tezatlıktı işte benim bu dünyada nefes alışım.

Gözlerimi açmak neden bu denli zordu sanki?
Neden feryat ediyordu solmuş ruhum bu yangına?

Gözlerimi açamıyordum.
Lanet olsun!

Göz kapağım açmamak için direnirken kayboluşlara.
Ben durmadan tazeliyordum geçen her dileğimi.

Burası da neresi?
Bu önümdeki ağaç bana niye bu kadar tanıdık geldi?

Hızlıca etrafı taramaya başladım.
Sanki kendimi kaybetmişim gibi geçen her dakika içimdeki ben'i yeniden arıyordum.

Yokluğun içerisinde kayboldum sanki.
Varlığına boyun eğmem için
geçen her dakika beni çağırıyor bu üzüntü çukuruna.

Oturduğum yerde mi uyumuştum ben?
Her tarafım tutulmuştu.
Arkamı dönmem ile sırtımı dayadığım o uzun gövdelı çınar ağacını daha yeni fark etmeye başlamıştım

Bu o ağaçtı.
Bizimkilerin önünde bayıldığı ağaç hani.

Önüme dönmem ile ayağımın altından başlayan tahmini on iki metre çapında olan o iri yarığı görmüştüm.

Burada neler oluyordu?
Parmaklarımın arasında olan bu ağırlık da neydi böyle?

Elimin içinde aynı pusula tarzı olan bir obje vardı.
Daha önce Rodin, Pamir ve Noyan'nın başına gelmişti bu durum.

Peki bunlara neden olan ne idi?

Pusulanı yüzeysel bir şekilde tarayarak ne işe yaradığını öğrenmek için etrafına bakmaya başladım.

Üzerinde iki düyme olan pusulanın arkasında kocaman bir çarpı işareti bulunuyordu ve durmadan güneyi gösteriyordu.

Bu ne işe yarıyordu peki?

Meraklı bir ifade ile ben pusulanı durmadan tararken aklımı az önce yaşadığım olay çok meşgul etmeye başlamıştı.

Ben Bir Rüstindim!

Kötülüğü kana işleyen bir Rüstin hem de!

Damarlarınızda akan kanın tek efendisiydim ben.

Ben dur dersem ölürdünüz,kal dersem yaşardınız.

Vicdan ipliği mi sarardı yüreğini?
Yoksa o ipten mi çok kişiler geçti?
#nurdanküçükfısıltılar.

Bölüm sonu...

Bu bölüm hakkında düşüncelerinizi lütfen burada belirtin 🦄'tek boynuzlu atlar gerçektir bu arada'...

Melodi ÇığlıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin