Otuz yedinci bölüm: Nişan alışverişi (part 1)

2 1 0
                                    

Sekiz saatin sonunda bitmişti alışverişimiz. Herkesin canı çıkmıştı. Sandığımdan daha zordu bu işler. Sabahtan beri bir o mağaza bir bu mağaza çok yorulmuştum. Tek olsam bu kadar uzun sürmezdi alacaklarım. Yanımda insanlar olduğu için çekiniyordum. Birde beğeniyor musun , istiyormusun diye bana soruyorlardı. Ne diyeceğimi şaşırıyordum. Neticede biri benim kaynanam diğeri de görümcem diyebileceğim Rukiyeydi. Samimiyetimiz ne kadar kuvvetli olursa olsun herşeyi, istisnasız herşeyi görmeleri beni utandırıyordu. Bu yüzden cevap veremiyordum. Onlarda beğenmediğimi sanarak başka şeyler gösteriyorlardı. Durum böyle olunca da dört saatlik alışveriş sekiz saat olmuştu işte. Kafamızda alacak listesini yokladıktan sonra eksik birşey kalmadığını teyit ettik. Nişanlığımıda mağazadan aldıktan sonra eve gidebilirdik artık. Alışveriş sırasında nişanlığımı seçip beğenmiştim. Ben biraz minik olduğumdan bedeni büyük gelmişti bana. Bedenime göre küçülteceklerdi elbiseyi. Bizde onu beklerken kalan alışverişimizi tamamlamıştık. Nişanlığımı aldığımız mağazadan da elbisenin bittiğine dair haber gelince rotamız belli olmuştu. Poşetleri daha fazla elimizde taşımayalım diye arkadaşını çağırmıştı Sina. O önden aldıklarımızı eve bırakacak bizde nişanlığı alıp Sina ile dönecektik.
- Burasıydı değilmi?
- Evet ,evet burası. Ben alıp geleyim hemen.
- Oğlum sende git Hafsayla beraber.
- Tamam anne,doğru diyorsun. Tek gitmesin. Şuraya park edeyim o zaman arabayı. Biz alıp dönelim hemen.
- Tamam oğlum. Sıkıntı yok acele etmeyin.
Aslında benimde aklımdan geçiyordu ama herkesin içinde diyememiştim. Hüda annem herzamanki gibi annelik yapmıştı bize. Bir süre kocamın arabaya park yeri bulmasını bekledim. Sonunda bir yer bulup geldi yanıma.
- Oh ,geldim sonunda.
- Hoşgeldin.
- Hoşbuldum karıcığım. Park etme niyetimiz olmadığından erkenden indirmiş olduk senide. Yakında da park yeri yokmuş. Planlı olsaydı beraber inerdik. Kusura bakma..
- Önemli değil, biliyorum canım.
- Benim güzel yürekli karım..
- Tut bakalım elimi kocacığım kaybolma !
- Allah Allah! Nereden geldi bu sevgi perileri söyle bakalım.
- Hiiç..
- Söyle söyle
- Bugün çok yoruldun ya..
- Ee ?
- Ödül işte..
- Hee
- Evet
- Ama ben bunlarla kanmam.
- Yapacak birşey yok! Umduğunu değil bulduğunu..
- Demek öyle?
- Tutuyor musun ,tutmuyor musun ?
- Tabiki tutuyorum.
dedi elimi hızlıca tutarak. Vazgeçeceğimden korkmuştu. Tutabildiğini görünce de kocaman sırıttı. Yeminle çocuktan farkı yoktu kocamın. Elimi tutmayı başardı diye nasıl mutlu oluyordu.
- Ee gitmiyor muyuz ? Annemlerde bizi bekliyor.
Bi anda elinde olan elimi çekti kendine. Ne olduğunu anlamamıştım. Elele tutuşsakta aramızda mesafe vardı az önceye kadar. Şimdi o mesafeyi yok etmişti. Tam dibindeydim. Ben neden böyle yaptığını anlamaya çalışırken aniden öptü yanağımdan. Ama bu sefer bir buseydi yanağıma kondurduğu. Öpüp geri çekilmişti.
- Buda benim ödülüm olsun..

Kınalı Parmak Where stories live. Discover now