Otuz beşinci bölüm: Kedi (part 1)

2 2 0
                                    

- Anneciğim sen otur. Ben bakarım eksiklere. Lütfen! Zaten bitti sayılır.
- Sende otur kızım azıcık.
- Yok anneciğim şu işleri tamamlayayım . Böyle daha hızlı geçiyor zaman.
- İyi hadi sen bilirsin..
- Zühree orda eksik birşey varmı?
- Yok kuzen yok. Merak etme kocana layık kusursuz bir yemek olucak.
Anneme baktım hemen. Etrafta bakıyormuş gibi yapıyordu. Allah'ım şu kızın ağzına ne tıkıyım ben ! Ne kadar haklı da olsam onun kadar utanmaz değildim. Fısıltıyla kızdım Zühre ye.
- Deli misin kızım! Annem burda.
- Ay pardon şekerimm..
- Zühre!
Yemin ederim delirtecekti beni. Zaten sitresliydim. Birde üstüne bu deli sinir ediyordu beni. Sina'nın gelmesine çok az kalmıştı. Çok heyecanlıydım. Üç ay üzerine ilk defa görecektim onu. Çok özlemiştim. Sabırsızlıkla gelmesini bekliyordum. Başbaşa olamasakda ailecek yemek yiyecektik. Bir oraya bir buraya gitmeye uğraşmasın diye Hüda annemle de konuşup anlaşmıştık. Onlarda buraya geleceklerdi. Uzun zaman üzerine hep beraber vakit geçirecektik. Sina ev yemeği yemeyeli çok zaman olmuştu. O yüzdende daha bir ayrı özenmiştim herşeye. Yemekleri bizzat kendim yapmıştım onun için. Kimseye el sürdütmemiştim. Kusursuz olsun istiyordum. Benim elimden yesin istiyordum. Bu durum herkesi bıyık altından güldürtsede genede saf ayağına yatıp devam ettim hazırlıklarıma. Annem zaten hamileydi. Onu sen yorulma diye çıkarmıştım mutfaktan. Halamı da annemin yanına yollamıştım. Böylelikle iki kişiyi elemiş olmuştum. Zühre kenesini elemek mümkün değildi malesef. Ne kadar başımda dursada yardım etmesine izin vermemiştim. Herşeyi kendim yapmıştım. O zaten dalga geçmekle meşgul olduğundan çokta umursamamıştı iş yapmamayı. Eline iyi bir koz geçmişti. Daha iyisi gelene kadar konuşur dururdu artık.
- Bitti kuzen tamam. Otur artık.
- Bir kez daha bakayım eksik birşey varmı diye.
- Yok yok. Sultanlara layık sofra kurdun. Aferin sana becerikli hatun.
- Dalga geçme!
- Sende geçmeme fırsat verme! Oldu işte otur artık.
- Oturabiliyormuyum sanki..
- Hı şu mesele, heyecan bastı demek. Bu hallerini görmeyeli unutmuşuz.
- Sen ve unutmak ? Baya inandırıcı..
- Hehehe.. Neyse neredeler birşey konuştunuz mu?
- Yarım saate ordayım demişti en son konuştuğumuzda. Hüda annemler şimdi gelir. Onlar erken çıkmıştı biraz.
- Buyrun hoşgeldiniz.
- Aa bak geldiler bile. Bizde gidelim hadi.
Ben gidene kadar oturma odasına geçmişlerdi bile. Tam olarak nedenini bilmiyordum ama onları görünce mutlu oluyordum. Sina'nın anne ve babası oldukları içinmiydi,bana kızları gibi davrandıkları içinmiydi bilmiyorum. Ama ailem gibi hissediyordum onları.
- Hoşgeldin baba.
- Hoşgeldin anne.
İkisininde ellerini öptüm. Sonrasında karşılarındaki koltuğa oturdum.
- Hoşbulduk kızım. Nasılsın görüşmeyeli?
- İyiyim baba çok şükür. Sen nasılsın?
- Bende iyiyim kızım ne olsun.
- Allah iyiliğini arttırsın.
- Amin kızım amin.
- Sen nasılsın anne ?
- Bende iyiyim kızım,sağol. Senide iyi gördüm. Yüzünün rengi gelmiş, neşen yerinde. Hep böyle ol bak , sana böyle olmak yakışıyor.
- Sağol anne. Teşekkür ederim.
- Ne demek canım benim. Ee Sinayla konuştunuz mu? Neredeymiş , geliyormu?
- Konuşalı baya oluyor. Gelmek üzeredir.
- Tamam kızım. Senin işin varsa biz tutmayalım. Rahat ol. Yanımızda oturmak zorunda hissetme. İşin varsa gör işini.
- Bi bakayım ben o zaman içeriye.
Zaten yerimde duramıyordum heyecandan. Hüda annemde anlamıştı bu halimi. Gerçektende çok anlayışlı bir kadındı. Böyle bir kaynanaya sahip olmak büyük şanstı gerçekten. Bir kere daha şükür ettim Allah'a böyle bir aileye denk geldiğim için. Şükür ederken bir yandan da dua ediyordum. Nerede kalmıştı Sina acaba?

Kınalı Parmak Where stories live. Discover now