Yirmi dokuzuncu bölüm: Söz (part 1)

3 1 0
                                    

Herkes evlerine gitmişti. Biz iki aile kalmıştık bir tek. Öyle havadan sudan bazende geleceğimize dair planlardan konuşuluyordu. Saat on biri bulmuştu. Biraz sonra bizde kalkardık. Ama eve gitmeden Sina yı son bir kere daha görmek istiyordum. Aynı odada oturuyorduk evet ama ailelerimiz de yanımızda olduğundan yere bakıyordum. Hem son son biraz konuşsak hiç fena olmazdı. Dile kolay altı ay görmeyecektim onu. Buna gerçekten ihtiyacım vardı. Ama nasıl olacağına dair bir fikrim yoktu malesef. Herkesin içinde onu çağıramazdım. Oda beni çağıramazdı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Tek bildiğim gitmeden onu görmem gerektiğiydi. Aklıma gelen şeyi denemeye karar verdim.
- Ben bi su alayım. Sizde istermisiniz ?
- Yok kızım sağol.
Mutfağa doğru ilerledim. Bir badak su alıp mutfağın balkonuna yürümeye başladım. Küçük ama geniş bir balkondu. Salıncağa geçip oturdum. Güneş batalı epey olmuştu. Dışarısı zifiri karanlıktı. Ve yıldızlar ortaya çıkmıştı. Hepsi çok parlaktı bugün. Yıldızlara bakarken aklıma gelen şeyle sırıtmaya başlamıştım.
- Kutup yıldızı
- Hı!
Sina'nın ani gelişinden dolayı irkilmiştim. Aslında buraya gelmemin sebebinin o olduğunu unutmuştum bir an. Ben ona bakarken gelip yanıma oturmuştu bile. Beraber izledik bi süre Kutup yıldızını. Hiç konuşmadan, sessizce oturuyorduk. İkimizde ne diyeceğimizi bilmiyorduk belkide. Belkide bu yüzden susmayı tercih etmiştik.
- Hadi suyunu iç.
- Aa ,evet..
Suyumu içip kenardaki masanın üzerine koydum bardağı. Ellerimin boşta kalmasını fırsat bilen Sina, ellerimi ellerine aldı. Bunu yapınca sırıtmadan duramadım. Meğer elimi tutmak için suyumu içmemi söylemişti. Gerçekten kurnazlık ta üstüne yoktu kocacığımın. Ellerimi ellerinin içine alıp sıkıca tuttu. Bende yapabildiğimce karşılık verdim.
- Bu akşam birlikte geçirdiğimiz son akşamımız birtanem. Altı ay boyunca birbirimizden ayrı kalacağız.
Gözlerinde olan gözlerimi kafamla birlikte yere eğmiştim. Bu konuşmanın gerçekleşiyor olması beni kahrediyordu. Neler vermezdim ki gitmemesi için . Ama işte.. işin ucunda vatan vardı . Benim gibi birçok kız eşine veda ediyordu bu uğurda. Bende kendimi bunun için, vatanımız için ayakta tutmalıydım. Pes etmiyecektim. Sonuna kadar sabr edecektim.
- Kafanı eğme yere . O güzel gözlerinden mahrum etme beni ne olur. Doya doya bakayım gitmeden.
Kaldırdım kafamı. Gözlerimiz buluştu yeniden..
- Ne kadar narin ve hassas olduğunu biliyorum . Ama benim için bunu yapacağına inanıyorum. Senden tek bi ricam var ; sakın ağlama. Dirayetli ol, dik dur ve kavuşacağımız günü bekle olurmu ?
- Olur Sinam ! Elimden geldiğince dik durucam ve sana yeniden kavuşacağım güne kadar sabırla bekleyeceğim. Söz veriyorum..
Herşeye rağmen, olacaklara rağmen ikimizde dik durmaya çalışıyorduk. Ne kadar içimiz kan ağlasa da birbirimizin gözlerine bakıyorduk tebessümle..
- Ben içeriye su götüreyim.
Ellerimi ellerinden çekerken birden sıkıca tuttu.
- Serçe parmağın.. hâlâ kınalı !
- Şey..evet . O günden sonra her defasında kınası solmadan tekrar kına yaktım. Hatıramız canlı kalsın istedim .
Kınalı serçe parmağımı alıp öptü daha öncede yaptığı gibi. Ve sonrasında alnımı.. Bir süre alnımız birbirine yaslı olarak kaldık. İkimiz içinde çok zor bir sürece gidiyorduk. Bu yüzden utanmama rağmen geri çekilmedim. Zaten gidecekti . Gitmeden onu kırmak istemiyordum. Bırakmıştım kendimi ona. Normalde hemen geri çekilir çok izin vermezdim. Ne kadar hoşuma gitse de genede fırsat vermezdim. Zaten fırsatçıydı. Bende müsamaha göstersem ne olurdu kim bilir.. Birinin sınır koyması gerekiyordu. Ama herzamandan farklıydı şu an. Uzun zaman hasret çekecektik ikimizde. En azından bu kadarını hak ediyorduk..
Bir süre sonra alnını geri çekti. Gözlerine baktım, gözlerime bakıyordu. Hâlâ bakışları gözlerimdeyken sağ elimi aldı eline . Göğsüne doğru götürdü. Elimi kalbinin üstüne koydu. Kalp atışlarını hissedebiliyordum. Hiç beklemediğim bir ataktı bu. Şaşırmış bir halde bakıyordum göğsünün üstündeki elime. Konuşmaya başlayınca gözlerine baktım yeniden.
- Ne kadar uzak olursak olalım seni hep burada saklayacağım,söz veriyorum..
dedi. Gene ne yapacağımı şaşırmıştım. Onların evindeydik. Ve bulunduğumuz yer mutfak balkonuydu . Her an biri görebilirdi. Utandığımı anlamıştı zaten. Kaçışımı yanlış anlamaz diye düşünerek hızlıca kalktım. Mutfağa gidip sürahi ye su koydum. İki tane bardağıda tepsiye koyarak salona yöneldim. Atışlarını duyabildiğim kalbimi sakinleştirmeye çalışarak ilerledim.
- Selim baba su istermisin ?
- Olur kızım , sağol
- Baba su istermisin?
- Yok kızım sağol
- Hüda anne su istermisin?
- Sağol kızım, istemiyorum.
- Anneciğim su veriyim mi ?
- Sağol kızım, gerek yok.
- Su gibi aziz ol kızım..
- Amin baba ,amin..



Kınalı Parmak Where stories live. Discover now