Otuz Dördüncü Bölüm

19 2 3
                                    

(Uyarı: Bu bölümde rahatsız edici ögeler bulunmaktadır.)

Amon şatoya geri döndü. Hâlâ Astaroth'un bıçaklandığı yerde kan izleri duruyordu ve hizmetçiler bu kanı temizleyemeye uğraşıyorlardı.

Kral Astaroth şuanda revirdeydi ve dinlenmesi lâzımdı, güçlü bir iblis olduğu için şanslıydı. Yaralarını kolayca iyileştirebilir ancak yinede gözetim altında tutulmalıydı.

Amon odasına gitti. Sabnock çalışma masasında oturmuş gergince duruyordu. Amon'un geldiğini görünce hemen ayağa kalktı. "Amon! Beni çok endişelendirdin." dedi Sabnock ve hemen Amon'a sarıldı.

Amon güldü. "Her şey yolunda, ben iyiyim. Sadece ormanda sakinleşmek için bir yürüyüş yaptım. Ben yokken neler oldu?" diye sordu Amon Sabnock'un saçlarını okşayarak.

"Astaroth'u revire aldılar ve muayeneye başladılar, Andras ise zindanda." diye cevap verdi Sabnock. "Demek öyle. Bunlar benim suçum. Eğer Andras'ı o an kışkırtmasaydım bunlar olmayacaktı. Ama beni deli ediyor..."

Sabnock, Amon'un susması için işaret parmağını onun dudaklarına götürdü. "Bu senin suçun değil. Hepsi Andras'ın hatası. Onurumu lekelemeye çalıştı ve şimdi de bunun pişmanlığını yaşıyor. Bırak yaşasın." dedi Sabnock kaşlarını çatarak.

Amon iç çekti ve Sabnock'un elini tuttu. "Haklısın. Ancak, düşünmeden edemiyorum. İlk kez birisini bu kadar acı, keder ve kin içinde haykırırken gördüm." dedi Amon bakışlarını kaçırarak.

"Bunu neden yaptığını öğrenmemiz lazım. Neden bir anda beni öptüğünü." dedi Sabnock. "Belli olmuyor mu? Beni kıskandırmak istedi. Seni öperken gözlerini kısmış bir şekilde beni süzüyordu." diye çıkıştı Amon kaşlarını çatarak.

Sabnock yutkundu. "Astaroth seni neden çağırmıştı?" diye sordu Sabnock.

"Benim gücümü test etmek istedi. Beni bir başka boyuta ışınladı ve ben... Ah, çok garipti. Göğsümde parlayan bir mühür ve elimde bir kılıç ile siyah bir silüet ile savaştım. Gökten kan yağıyordu..." diye cevapladı Amon.

"Amon..." dedi Sabnock ve kızıl gözleri ile Amon'un kızıl gözlerini inceledi. "Senin kaderin bizimkinden farklı. Umarım çok geçmeden bunu anlarsın." dedi Sabnock. "Ne demek istiyorsun?" diye sordu Amon.

"Demek istediğim şu: Sen eğer sıradan bir iblis olsaydın bunları yaşamazdın. Sen bu boyutun kaderini değiştirebilirsin. Kahraman olabilirsin." dedi Sabnock ve Amon'un dudaklarına bir buse kondurdu.

Amon kızardı. "Böyle düşündüğün için çok mutluyum Sabnock. Sen ne olursa olsun benden asla umudu kesmeyeceksin." dedi Amon ve Sabnock'un elini kendi yüzüne yaklaştırdı.

Sabnock gülümsedi. "Senin yanında savaşacağım. Sonsuza kadar. Öldüğüm zaman bile ruhum seninle olmaya devam edecek." dedi Sabnock gülümseyerek.

"Onu söyleme Sabnock. Ölüm hakkında en ufak bir cümle duymak istemiyorum. Ölmeyeceğiz. Ne sen, ne ben."

Sabnock kıkırdadı. "Çok kesin konuşma Amon. Ölüm kaçınılmaz bir sondur herkes için. Biz iblisler sözde ölümsüzüzdür. Kendimiz gibi ilahi bir varlık tarafından öldürülmedikçe, ölümsüsüz. Tanrılar, titanlar, melekler ve diğer iblisler bizi öldürebilir." dedi Sabnock sakin bir ses tonuyla.

Genç Tanrıların Doğuşu (BXB)Where stories live. Discover now