Otuz Altıncı Bölüm

25 2 0
                                    

Amon, Sabnock'un ona doğru savuşturduğu mızrağı hızlı bir refleksle kendi mızrağı ile savurdu ve geriye doğru sıçradı.

Sabnock'un anıtı renk ve doku değiştirmeye başladı. Taş bedeni, ete dönüşüyordu. "Bu da ne?" diye sordu Amon mızrağını sertçe kavramış bir şekilde. "Asıl formuna dönüşüyor olmalı, hemen yanıma gel." diye yanıtladı Andras.

Amon ve Andras yan yana bir şekilde gözlerini ayırmadan Sabnock'u izliyorlardı. Sabnock tamamen ete kemiğe bürünmüştü artık, çıplak bedenindeki kaslar onu eskisinden daha farklı gösteriyordu. Daha iri, uzun ve kaslıydı. Saçları kalçasına kadar uzamıştı ve bakışları daha kana susamış hâldeydi.

Artık mızrağı ona küçük geliyordu. Sabnock elindeki mızrağa son bir kez baktı ve onu fırlattı, bunun yerine uzun ve keskin pençelerini çıkardı. Şimdi tam olarak vahşi bir aslanı andırıyordu.

"Sabnock..." diye sayıkladı Amon kaşlarını çatarak. "Saldırıya geçecek! Tetikte kal!" dedi Andras gür bir sesle.

"Kan... Sıcak kan kokusu..." dedi Sabnock dudaklarını yalayarak. Dizlerinin üstüne çöktü ve dört ayağının üstünde durdu. Tıpkı bir aslan gibi saldırı yapmadan önce ivme alıyordu.

Sabnock tüm gücü ile Andras'a doğru koşmaya başladı. Andras mızrağını ona doğru hızlıca savurdu ve Sabnock'un göğsüne bir yara açtı. Sabnock dört ayağının üstüne düştü ve tekrardan bu sefer daha saldırgan bir şekilde Andras'ın üstüne atıldı.

Andras mızrağı ile kendini koruyordu, Sabnock iki eli ile Andras'ın mızrağını yakaladı ve onu tutup atmaya çalıştı, ancak Andras'ın bırakmaya niyeti yoktu. "Amon, şimdi!" diye kükredi Andras.

Amon süratle Sabnock'un üstüne doğru atladı ve mızrağını onun sırtına sapladı. Sabnock acıyla kükredi ve Amon'a tekme atmak için arkasını döndü ve tekmesini savurdu, Amon Sabnock'un ona doğru savurduğu tekmesini kendi tekmesi ile geri septirdi.

Sabnock dizlerinin üstüne çöktü ve bir süre öyle kaldı. Ne bağırıyor ne bir şey yapıyordu. Amon ve Andras ondan uzaklaştı. "Bu onu yavaşlatmış mıdır dersin?" diye sordu Andras.

"Bilmiyorum." diye cevap verdi Amon. "Büyü yapalım." dedi Andras. "Hayır, eğer büyü yaparsak Sabnock'a ölümcül bir hasar verebiliriz." dedi Amon.

Derken ikisinin elinde tutmuş olduğu mızraklar param parça oldu. İkili şok ile ağızlarını açtılar. "Neler oluyor!?" diye bağırdı Andras. Mızraklar parçalandıktan sonra küle dönüşüp rüzgara karışmıştı.

Amon bakışlarını hemen Sabnock'a yöneltti. Sabnock ayağa kalktı, vücudunda aldığı yaralardan iz yoktu. Hiç bir iblis bu derin yaraları saniyesinde iyileştiremezdi.

Sabnock boş bir yüz ifadesi ile ikisini süzdü. "Seni piç... Beş yüz yıldır almak için can çekiştiğim mızrağımı kül ettin! Bunu yaptığına pişman olacaksın!" diye kükredi Andras ve kendi pençelerini çıkarıp Sabnock'a doğru atıldı.

Andras ve Sabnock kapışmaya başladı. Andras ona öyle öfkeyle saldırıyordu. Andras Sabnock'u oyalarken Amon'un bir şeyler düşünmesi lâzımdı.

Andras, zıplayıp Sabnock'un arkasına geçti. Piç bir şekilde sırıttı. "Bakıyorumda eskisi kadar safsın Sabnock'cuğum~" dedi Andras ve dilini çıkarıp sırıttı. Sabnock tam arkasını dönüp yumruğunu Andras'a indirecekken vücudunun kasıldığını hissetti ve hareket edemedi.

Andras ona doğru saldırdığı zaman yerden oldukça hızlı bir şekilde uzun bir sarmaşık kapmıştı ve ona son anda sarmaşığa dayanıklılık büyüsü yaparak Sabnock ile dövüşürken onun bedenini sarıp bağlamıştı.

Genç Tanrıların Doğuşu (BXB)Where stories live. Discover now