gerçek yüzler.

532 111 273
                                    

Bu bölümde Jungkook'un bazı kısımlarını yengeniz yazdı, umarım onun kalemini de seversiniz.

Bölüme geçmeden her zamanki gibi oy vermeyi unutmuyoruz, oy vermeyenleri tek tek bulup karşı evrene yollayacağım artık.

Jeongguk:

Aşk, intikam ve hiç beklemediğin anda hayatında yeniden yeşeren bir umut parçası;

o umut parçası benim daha az önce enerjisini hissettiğim bebeğimden başkası değildi.

Kronos'un o sözlerinden sonra Taehyung'un hamile olduğuna inanmak istememiştim, kesinlikle bunu beklemiyordum. Tüm gençliğim boyunca Taehyung'un biyolojisini araştırmış, onun karakterini ve huylarını çözmek için Tanrı Kütüphanesinden asla çıkmamıştım. Ancak hiç böyle bir olası ihtimale denk gelmediğim için inanmak istememiştim.

Lâkin dakikalar sonrasında aklıma tüm inanmayışlarımı dindirecek bir düşünce gelmişti, Taehyung mucizelerle dolu bir varlıktı. Onun elini sürdüğü her şey evreni güzelleştiriyor, onu daha bir önemli kılıyordu adeta. Varlığı ile tüm evrenleri güzelleştiren bir Tanrı'nın böyle bir mucizesinin olamayacağına neden inanmalıydım ki?

Bu yüzden içimdeki savaşı dindirmiş, deli gibi kendini savunmaya çalışan eşimin önüne doğru yürümüştüm. Her bir Tanrı eşleri hamile kaldığında çocuğunun enerjisini aktifleştirmeye çalışırdı, böylece bebek annesinin karnında babasından aldığı enerji hissi ile kendi enerjisini yaratmaya başlardı.

Eğer bir çocuğumuz varsa, ona kendi enerjimi hissettirdiğimde bana bir tepki verebilirdi.

Taehyung gözlerime bakıp konuşmaya devam ettiği sırada tüm odağımı yavaşça karnına vermiş, yalnızca çocuğumuza enerjimi vermeye başlamıştım. Birkaç saniye boyunca uğraştıktan sonra tepki alamadığımda içimi saran yoğun hayal kırıklığı ile kendimi geri çekmiş, tam Taehyung'a savaşacağımızı söyleyeceğim sırada hissettiğim ufak bir enerji ile göz bebeklerim anında büyümüştü.

Taehyung'un tam karnından, zihnime doğru bir enerji dalgası yayılmıştı.. Bana yanıt vermişti, babasının enerjisini hissederek resmen bana enerjisini açmıştı. Ellerim titremeye başladığı için zorlukla geriye doğru adımlamış, gerginlikle dolu gözlerimi sevgilime sabitlemiştim. Muhtemelen sadece benim enerjime yanıt verdiği için Taehyung bunların hiçbirini hissedememişti ve hâlâ bebeğimizin varlığını kabul etmek istemiyordu.

Şimdilik bunun konusunu açmak istemediğimden derin bir nefes almış, atımın iplerini yavaşça tutarak yutkunmuştum. Korkuyordum, Taehyung'a ve o ufak mucizeme bir şey olacak olursa kendimi asla affetmeyecektim. Bu yüzden sonunda Taehyung'u ordunun gerisine çektirmiş, son kez göz ucuyla bedenini süzmüştüm. Özür dilerim meleğim, ancak o bebeğe zarar gelmesine asla izin veremezdim.

Sonunda başımı çevirip gözlerimin en koyu tona bürünmesini sağlamış, bana hâlâ sırıtarak bakan Kronos'u incelemiştim. Bunları nereden biliyordu hiçbir fikrim yoktu ancak kendim de kanıtladığıma göre artık Taehyung'u korumaktan başka hiçbir çarem yoktu. Bu savaşın sebebi artık Araf'ı değil, Taehyung'u ve o hiç beklemediğim mucizemi kurtarmaktı.

"Yoksa mutlak gücünü ordunun arkasına mı alıyorsun Jeon?" Kronos kıkırdayarak bana doğru seslendiğinde atımın iplerini sıkmış, gözlerimi üzerinde gezdirirken cevap vermiştim. "Mutlak gücüm olsun ya da olmasın, seni bugün burada öldürecem."

"Sen ya da ben Jeongguk, bu yolun çıkışı yok. Saldırın!" Son sözüyle aniden ordusu bize doğru koşmaya başladığında belimdeki zehirli ve büyülü olan kılıcı çıkartmış, öne doğru savurarak bağırmıştım. "İlerleyin!" Sözümle birlikte iki ordu da birbirine girdiğinde içinde bulunduğum ortam saniyeler içinde değişmişti.

apollon - taekook. ✓Where stories live. Discover now