dikenler.

1.7K 337 91
                                    

oy oy oy oy oyoyoyooy ooyyy.

"Kalksana." Duyduğum kalın sesle yavaşça gözlerimi aralamış, bana dik dik bakan bir çift siyah gözle hızla yattığım yerden doğrulmuştum. Birkaç saniye şaşkınca suratına baktığımda gözlerini devirmiş, geriye doğru birkaç adım atmıştı. "Güçlerini kontrol edememenin yanında birazda unutkanlık var sanırım." Dediğinde derin bir nefes almış, başımı iki yana sallamıştım. "Uyku sersemliği çok yaşıyorum sadece."

"Hm." Mırıldanırken masasının üzerindeki sigara paketini açmış, içindeki dallara baktıktan sonra pantolonunun cebine sıkıştırarak tekrardan bana dönmüştü. "Yarım saate çıkacağız, ona göre hazırlan. Usta bir şeyler yememizi istiyor."

Gülümseyerek başımı sallamış, ayağa kalktıktan sonra yanda duran kıyafetlerimi elime almıştım. Jeongguk'un çoktan odadan çıktığını fark ettiğimde lavaboya gitme gereksinimi duymamış, üzerimdeki tişörtü çıkartarak kendi tişörtümü giymeye çalışmıştım. "Tenin pürüzsüz." Aniden arkamdan duyduğum sesle utançla oraya doğru dönmüş, elimdeki tişörtü çarşaf gibi üzerime kapatmıştım. Hareketimle gözlerini devirmiş, arkasını dönerek omuz silkmişti.

Odadan tekrardan çıktığında derin bir nefes vermiş, deli gibi atan kalbimle başımı iki yana sallamıştım. Utancımdan kalbim hızlı atıyor olmalıydı. Tişörtü aceleyle üzerime geçirmiş, pantolonumu da giydikten sonra telefonumu cebime atarak odadan çıkmıştım. Mutfaktan gelen seslerle oraya doğru adımlamış, elindeki tavaya dik dik bakan Jeongguk'u görmemle arkasından birkaç saniye onu izlemiştim.

"Bu mu yoksa bu mu?" Öylece bakıp sorgularken istemsizce kendimi gülümserken bulmuş, boğazımı temizliyormuş gibi yaparak beni fark etmesini sağlamıştım. "Yardım ister misin?" Diye mırıldandığımda, hızla gözlerini bana çevirmiş elindekini tezgaha koyarken dudaklarını aralamıştı. "Hayır, hallediyorum." Der demez, burnumuza gelen yanık kokusuyla anında kaşlarımı çatmış, hızla etrafa bakmıştım. "Sanırım bir şey yanıyor Jeongguk.."

Anında arkasını dönüp ekmek kızartma makinesine ilerlemiş, düğmeye basarak siyahlaşmış ekmeklere bakarak derin bir nefes almıştı. "Usta acil bir işi olduğunu söyleyip çıktı." Dediğinde başımı hafifçe sallamış, yanına yerleşirken ekmeklere doğru elimi uzatmıştım. "Tamam, sana yardım edeceğim-"

"Elini yakacaksın." Refleksle elimi tuttuğunda öylece durmuş, birkaç saniye ellerimize odaklanmıştım. "Taehyung o bitkiler dikenli, ellerin yara olacak bebeğim." Beynimde yankılanan bir sesle saniyesinde gözlerimi kapatmış, elimi hızla geri çekmiştim. "Ben yumurtaları halledeyim o hâlde." Kısık bir sesle konuştuğumu bile fark etmemiş, o an ne olmuştu anlayamamıştım. Feci bir şekilde aklımın karıncalandığını hissediyordum.

Başımı iki yana sallayarak tezgahın üzerinde duran yumurtaları almış, bir kabın içine kırarken aynı zamanda tavaya biraz yağ dökmüştüm. "Yemek yapmakta iyi gibisin." Dediğinde gülümsemiş, göz ucuyla onu süzdükten sonra işime devam etmiştim. "Kimsem yoktu, üniversiteye başladığım zaman arkadaşımla kendi evimize çıkmıştık. Tıp okuduğu için genelde eve gelmiyor, bu yüzden kendi başıma yemek yapmayı öğrendim." Başını sallayarak öylece beni izlemeye devam ettiğini fark ettiğimde yutkunmuş, aniden gerilmeye başlayan vücudum yüzünden resmen elim ayağım birbirine dolanmaya başlamıştı. Bu kadar derin bakmak zorunda mıydı?

"Tabaklar nerede?" Ona doğru döndüğümde gözleriyle üstümdeki dolabı işaret ettiğinde başımı sallamış, dolabı açarak üst üste dizili olan tabakların en üstündekini almak adına parmak uçlarıma çıkmıştım. Zorlukla tabağı kendime çektiğim sırada aniden alttakilerde onunla birlikte geldiğinde korkuyla bağırmış, gözümü kapatmıştım sıkıca. Hepsinin yüzüme düşmesini beklerken, aksine tam yanağımın üzerini saran sıcak bir nefesle gözlerimi aralamış, eliyle tabakları geri iten Jeongguk'u görmemle şaşkınca ona bakmıştım.

apollon - taekook. ✓Où les histoires vivent. Découvrez maintenant