SEVGİ VE AŞK - 13

En başından başla
                                    

"Seninle evliliği düşününce o kadar da kötü olabileceğine inanmak istemiyorum. Senin gibi bir kadının beni ilk evliliğimdeki gibi hırpalayacağına inanmak istemiyorum."

Arzum şaşkınlıkla nefes alıp verdi. Bu konuşma hiç de planladığı şekilde ilerlemiyordu. Bu konuşmanın onun kesinkes evlenmeyi istemeyeceğini kendisin de onu zorlamayacağını söylemesi ile biteceğini sanıyordu. Bu yüzden konuşmak, anlaşıp bitirmek kolay gelmişti. Onun belirsiz kalabileceğini hesap edememişti.

"Acar, ne söylediğinin farkında mısın?"

"Neden olduğunu bilmesem de farkındayım." Arzum' a baktı. Öyle bir bakıştı ki ona gitmiş, onu sarmalamış, ondan güç alır gibiydi. "Senin beni mahvetmeyeceğine inanıyorum."

"Tabi ki yapmam." Hemen ve kendisinden emin olarak vermişti cevabını.

Söylemesine gerek yoktu. Onun yüreğini biliyordu Acar. Biliyordu, tanıyordu. Belki de bu yüzden ona çekiliyordu. Tanıdığı, anladığı için, onun da kendisini tanıdığını hissettiği için.

Şimdi soruyordu kendine. Onunla evlense, aynı evde, aynı yastıkta... Kötü mü olurdu? Çocukları olabilirdi. Onun yetiştireceği harika çocuklar. Ona benzeyecek kızlar. Her akşam ona gitmek, onunla olmak. Düşününce kötü değil umut vaat ediciydi. Ama ya bedeni diline uyuyor, gerçekleri sezemiyor, hata yapıyorsa.

Onun gözlerine baktı. "Çocuk istiyor musun? Hamile kalmak, şişmanlamak, doğumdan sonra biraz sıkıntı çekmek demek olsa da ister misin?"

"Acar nereye varmaya çalışıyorsun?"

Sana dedi içinden. Ona yaklaştı. Hemen yanında oturuyordu şimdi. Yakındı. Nefesini duyabilecek, gözlerinin en içine bakabilecek, yalan olup olmadığını anlayabileceğine inandığı kadar yakındı.

"Cevap ver."

Allah'ım ne yapmaya çalışıyor bu adam? Nereye gidiyoruz? Benimle oynuyor mu? Oynamaz, yapmaz. Dürüstçe "İstiyorum." Dedi Arzım' da. Bedenine şöyle bir bakış attı. "Doğumdan sonra büyük ihtimal bu halimden bile iri olurum ama istiyorum. Bebeğimin ya da bebeklerimin olmasını istiyorum."

Ona bakarken senden istiyorum. Seninle on tane istiyorsan on çocuk yaparım diye bağırmak istedi. Balina gibi olacaksam bile senden bir parça benimle olsun, kabul demek istedi.

"Kilolarını veremezsen, çatlaklar tamamen gitmezse depresyona girer misin? Bebeğini, bebeğinin babasını suçlar, onlardan nefret eder misin?"

Acar çok ciddi görünüyordu. Bu sorularını öylesine sorar gibi değildi. Arzum onun ne yaptığını ya da aklından neler geçtiğini düşünemiyordu. Kendince düşünmek, karar vermek istemiyordu. Her hangi bir yanlış anlamaya sonradan oluşacak hayal kırıklıklarına neden olmak istemiyordu.

"Neden yapayım? O benim bebeğim, o adam ondan bebek yapmayı istediğim kişi. Neden nefret edeyim." Duraksadı kısa bir an. "Biraz endişelenirim o kadar."

"Neden endişe edeceksin?"

"Doğumdan sonra kocamın yanımda olup olmayacağından. Başka kadınlara gidip gitmeyeceğinden. En kötüsü ya beni bırakır, bebeğimi benden alırsa."

Bunları söylemeden önce hiç düşünmemişti. Dilinden döküldükleri an gerçekten panikledi, korktu. Olurdu? Elindekinin kıymetini bilemeyen o kadar insan varken kendisine iyisinin düşme şansı yüzde kaçtı? Ölüm bizi ayırıncaya kadar sadakatle diyecek kaç kişi vardı ki biri gelip onu bulacaktı?

Karamsarlığa kapıldı. Hayallerini hatırlayamıyordu. Kayboldu. Ormanın içinde, karanlıkta yolunu şaşırdı. Korkuyordu. Bunların başına gelmesinden endişe duyuyordu.

Acar onun büyüyen gözlerinden, iç çekişinden, nefesinin değişmesinden durumu az çok sezdi. Elini uzatıp onun eline dokundu. O kendisine bakınca da elini eline aldı. "Her zaman seninle olacağım."

Olacağına emindi. Biraz ferahladı. Yine de bu yeterli değildi. "Tabi ki yanımda olacağını biliyorum. Sen vefalı bir dostsun. Beni bir başıma bırakmazsın..."

"Arzum onu demiyorum."

Öyle mi? Ona baktı. İçindeki umuda dur bekle belki de erken uyandın diye telkinde bulunuyordu. Sonradan sızlanma. Acı çekme. Bekle. Bekle.

"Ne diyorsun peki?"

"Çocuğumuz olduktan sonra da sadece sana bakacağım, sana ait olacağım diyorum."

Afalladı. Nutku tutuldu. Bu adam neyden bahsediyordu? Onların çocuğu mu? Ama nasıl?

"Acar..."

Yaklaştı, yüzünü ellerinin arasına aldı. "Benimle evlen Arzum."

"Acar?"

"Bırak deneyelim. Birbirimizi tanıyacak kadar, evliliğimizin nasıl olabileceğini anlayıncaya kadar nişanlı kalırız. İkimizde yuvamızda mutlu olacağımıza inandığımız an evleniriz. Şimdi evet de. Gerisini sonra düşünürüz. Konuşuruz. Her gün birbirimizi daha yakından, daha iyi tanımaya çalışırız."

Gerçek olabilir miydi? Hayalinin gerçek olma ihtimali mi vardı? Bu kadar yakın mıydı ona? Allah'ım ne olursun rüya olmasın. Derken yanaklarındaki ellerin üzerine kendi elerlini götürdü. Gerçekti. Onun dokunuşu, teklifi gerçekti. Denemez olur muydu? Yıllarca nişanlı kalmaları gerekiyorsa bile denerdi. Beklerdi. O karar verinceye kadar, ilk evliliğinin travmasını atlatıncaya kadar beklerdi. Ona yardım ederdi.

Doğum günü gelmeden onunla öpüşebilirdi. O sözlüsü, nişanlısı olacaktı. Ona sarılabilirdi. Öpüşebilirlerdi. Heyecandan sıcakladı. Beklentiden içi kıpır kıpırdı. Kendisi de uzandı, onun yanağına dokundu. Çıkmaya başlamış sert sakallarını parmakları ucunda belli belirsiz hissetti.

"Kabul etmeden önce bir şey istiyorum."

"Ne?"

"Beni öp. Bana bir şeyler hissettiğini ya da hissetme ihtimalinin olup olmayacağını bileyim."

Acar güldü. Ellerini aşağı indirip onun bel çukuruna dayadı. "Emin ol hissediyorum. Hem de hesapta olmayacak kadar."

Başka söze, beklemeye gerek yoktu. İleri gitti. Arzum' un dudakları ile kendi dudaklarını birleştirirken elinin biri de ensesine gitti. Onu kendine çekti. Bir süredir istediği, beklediği anı büyük bir zevkle gerçekleştirdi. Onu öptü. Çekinmeden, endişe duymadan, onun isteği ile şevkle öptü.

SEVGİ VE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin