Kırlangıç'64

1.4K 116 105
                                    

🕊

Halam bir zamanlar şöyle demişti; insan sustuklarıdır Hazan.

O an ne demek istediğini anlayamamıştım. Çocuk aklımla bu sözün ağırlığını tartamamıştım. Ancak şimdi halamı çok iyi anlıyordum. İnsan sustuklarıdır ve sustukları kadar vardır.

Şimdi kolları arasında geceyi güne devirdiğim adamın gözlerini örtmüş olan ince deriyi saran koyulukları izlerken çok iyi anlıyordum. Ertuğrul sustuklarıydı, konuştuklarından çok sustuklarıyla şimdi olduğu bu adam haline gelmişti. Dün gece kendine bile yasakladıklarını bana sessizce haykırırken görmüştüm ben Ertuğrul'u.

Kimi kandırıyordum ki ben Ertuğrul'u dün gece vazgeçemeyeceğim kadar çok kendimin kabul etmiştim. O bile bilmiyordu ancak Ertuğrul bu saatten sonra git dese de gidemezdim. Varsın benim kadar sevmesin, varsın onun için sadece Kırlangıç olayım bu saatten sonra umrumda değildi. Çünkü ben dün gece kollarında olduğum bu adama söz verdim: kim giderse gitsin ben kalacaktım. Ve Ertuğrul bilmese de ben uğruna gözümü bile kırpmadan canımı ona verecek kadar çok seviyordum bu adamı.

Uzanıp yanaklarını gölgelendiren kirpiklerinin ucuna parmak ucumla dokunurken tenimde belli belirsiz hissettiğim karıncalanma hissiyle yutkundum. Göğüs kafesimin ardında hissettiğim kıpırtıları bastıramazken göz altındaki koyulaşmış tenini usulca okşadım. Şifası olmak istedim, tüm derdine şifa olmak istedim.

Başı kısa bir an için iyice yastığına gömülürken nefesimi tutarak bekledim. Uyanmadı. Oysa Ertuğrul benden önce uyanan bir adamdı. Gözlerim yeni yeni aydınlanan odada kısa bir an gezindiğinde yatağın onun tarafındaki komidinin üstünde duran ufak küreyi baktım. Ona verdiğim her şeyi baş ucunda saklayan bu adamı gün geçtikçe daha çok seviyordum. Çoktan ondan vazgeçebileceğim o noktayı geçmiştim, ben tamamen onunla tıkabasa dolmuştum.

Tekrar bakışlarım yanı başımda uyuyan adamın güzel yüzünü bulurken kaşının sonunda şakağının hemen yanındaki ufak yara izine baktım. Gözüme yarası bile güzel gelirken Ertuğrul onun kusurlarını dahi sevdiğimi göz ardı ederek benden kendini saklamayı seçiyordu.

Sahi bilmiyor musun adam şu yeryüzünde kimse seni sevdiğim kadar sevemez bir başkasını.

Yüzüme vuran ılık nefesini hissederken yastıkta biraz daha kayarak alnımı alnına yasladım. Alnına dökülmüş saç tutamları alnıma içimi ısıtan hislerle birlikte değerken dudaklarımda huzurlu bir tebessüm oluştu.

"Dudaklarında bahar var Kırlangıç." Duyduğum hırıltılı, kısık sesle ne zaman yumduğumu bilmediğim gözlerimi araladığımda gülüşümü izleyen gözleri uzun uzun orada kaldı.

"Çünkü aynı yastığı paylaştığım bir adamlayım."

"Hmm." Kapalı dudaklarından belli belirsiz duyulan sesinin ardından başını iyice yastığa bastırdığında burunlarımız birbirine sürttü. Bunu bilerek mi yaptığını bilmesem de bu hareketi hoşuma gitmişti.

"Seninle aynı yastığı paylaşınca bile bahara bulanıyorum aynı ömrü paylaşınca herhalde çiçek açarım." Dediğimle dudaklarından dökülen kısık gülüşüyle ben de güldüm.

Gülüşümün yüzümde donmasını sağlayan ise başını eğip boynuma sokulması oldu. Ne olduğunu anlamadan tenimde sürtünen burnuyla kaskatı kesilirken huylanarak başımı eğdiğimde böylece yüzünü omuzumla boynumun arasına iyice gömmüş oldum.

KIRLANGIÇ | YARITEXTİNGWhere stories live. Discover now