Bölüm 21

295 19 37
                                    

Yirmi yıl önce tüm ülkeyi sarsan bir evlilik yaşanmıştı.

Kuzeyden zaferle eve yeni dönen Lin Shaoyan -diğer bir deyişle Dük Zhao Rui- başkentte varlıklı bir ailenin kızı olan Han Jinrong ile evlenmişti. Adam efsanevi bir kahramandı, kadınsa büyüleyici bir güzellikteydi. Seçkinlerden sıradanlara kadar herkes evliliği alkışlamıştı. Onlar için 'cennette yapılan mükemmel bir eşleşme' demişlerdi.

Evlendikten bir yıl sonra Düşes Zhao Rui bir erkek çocuk doğurmuştu.

Oğlan ilk ışıkta doğmuştu. Dük buna çok sevinmişti ve sevincinden hemen sonra oğluna isim vermişti. Oğlan bu dünyaya ağlayarak geldiğinde, gökyüzünde görkemli bir gökkuşağı parlamıştı ve oda alışılmadık bir aromayla dolarken malikanenin etrafında mor bulutlar süzülmeye başlamıştı. Malikanenin dışındaki bulutların üzerinde daireler çizerek uçan soluk altın renkli bir ejderha gördüğünü söyleyen tanıklar bile vardı. Bebeğin bir aylık kutlamasına dükün yakın arkadaşı olan saygıdeğer keşiş Rujing katılmıştı ve hala kundakta olan bebeği görünce şaşkınlıkla nefesini tutmuştu. "Bu bir imparatorun yüzü!"

Yüce Rui gelenekleri, bir çocuğun anne soyuna çok fazla önem vermezdi. Dük, İmparator Wen'in babası olan İmparator Mu'nun en küçük erkek kardeşiydi. Bu nedenle imparatoriçenin yeğenini karısı olarak almasına kimsenin itirazı yoktu.

Yedi yıl sonra, İmparator Mu bu hayattan ayrılmıştı ve İmparator Wen tahta çıkarken imparatoriçeye saygıyla İmparatoriçe Dowager unvanı verilmişti. Ancak imparator hala çok gençti; bu nedenle sabah mahkemelerinde İmparatoriçe Dowager oturuyordu. Böylece güç, Lin klanından anne tarafından olan akrabalara kaydırılmıştı. Dük Zhao Rui birçok savaşa liderlik etmişti ve soylu bir kraliyet ailesi mensubu olarak başka bir ailenin gücü elinde tutmasından memnun değildi. Ayrıca oğlunun doğumuyla ilgili hayırlı alametleri göz önünde bulundurarak, bir kadına ve bir çocuğa itaat etmek istememişti. Bu nedenle 'imparatoru kötülükten kurtarmak' sloganıyla elinden alınan Feng Hai ilçesinden bir isyan başlatmıştı.

Han ailesinin önderliğindeki yetkililer, bunun haberini aldıklarında çok kızmışlardı ve dükü hain olarak damgalamışlardı. İmparatoriçe Dowager ise isyanı bastırmak için derhal askerleri savaşa sokmuştu ve çatışma hızla tırmanmıştı. Sonuç olarak dük kendi klanı tarafından ihanete uğradığı için isyanı başarısız olmuştu. En sonunda da öfkesine yenik düşürek intihar etmişti. Düşesle çocuğu ise hiçbir yerde bulunamayacak şekilde savaşın ortasında kaybolmuşlardı.

Savaş bir yıl sürmüştü. Sayısız kişi evini kaybetmişti. Ekinler hasat edilmeden bırakılmıştı. Mahkeme çok acı çekmişti ve ülke eskisinden çok daha zayıf bir durumdaydı. İşte tam o sıralarda İmparatoriçe Dowager, başka bir isyanı önlemek adına lordların güçlerini ellerinden almaya başlamıştı. Lin ailesinin kraliyet ailesi artık eskisi gibi şanlı değildi ve umutsuzluğa kapılmıştı. Resmen altın çağlar bir daha geri dönmemek üzere gitmişti...

Saray tarihçileri ustaca fırçalarıyla tüyler ürpertici ayrıntıları her zaman silebilirlerdi ve kanlı fırtına sadece bir iki satırlık mürekkebe dönüşebilirdi...

Bu, tüm dünyanın bildiği bir hikayeydi. Ancak bilmedikleri şey; çok az kişinin görebileceği muhteşem kraliyet şehrinde aynı derecede şiddetli bir fırtınanın estiğiydi.

Han ailesi için çalışan Wraithler; Düşesi ve çocuğunu savaş alanından geri getirmişlerdi. Düşes, yüzünden aşağı akan yaşlarla İmparatoriçe Dowager'ın önünde diz çökmüştü ve çocuğunun hayatının bağışlanması için yalvarmıştı. Yüce Rui'nin yasaları, asilerin kanından olanlara da sanki asilermiş gibi eşit muamele edildiğini belirtiyordu; bu nedenle İmparatoriçe Dowager onun isteğini geri çevirmişti. Bunun sonucunda geriye başka hiçbir şeyi kalmayan düşes, çocuğunun hayatını kendi hayatıyla takas ederek canına kıymıştı. Oğlan o sırada sadece sekiz yaşındaydı. Yerde akan kandan dolayı dehşete düşerek arkasını dönüp kaçmaya çalışmıştı.

Cold SandsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin