Bölüm 09

424 56 81
                                    

Bir anda sırtımda parıldayan metalik şeyle doğruldum. İçgüdüsel olarak başımı yana eğince de (o metalik şeyi) soğuk ve sert bir şekilde boynumda hissettim.

Yumuşak ama iddialı bir ses bana "Hareketsiz dur" emrini verdi.

Sinirlerimi yatıştırmak için nazikçe nefesimi saldım ve gecenin kör karanlığında, hayalete benzeyen siyahlar içinde birkaç figür daha gördüm. Yüzleri gizlenmişti, sadece gözleri ve yanlarında asılı olan parlak hançerleri görünüyordu.

Benim önümdeki kişi liderleri gibiydi. Elindeki hançeri tutarken bakışlarını bana sabitlemiş bir şekilde ölüm havası yayıyordu.

"Sen kimsin?" diye sordu.

Kalbimin atışını bastırdım ve bir cevap bulmaya çalışırken sessiz kaldım. Yüksek güvenlikten geçerek burada görünebilmeleri için zorlu rakipler olmaları gerekirdi. Yanlılar mıydı, yoksa (Ruililer mi)?

Önümdeki kişinin arkadaş mı yoksa düşman mı olduğunu bilmiyordum, bu yüzden düşünmeden acele bir şekilde konuşursam zorluklar yaşayabilirdim. Yüzünü göremiyordum ama konuşmasındaki sertlikten ufak tefek başkent aksanını anlayabilmiştim.

Başkent! Kalbimin vuruşları hızlanmıştı.

Kaderim buna bağlıydı.

"Bu tabutun içinde kimin yattığını biliyor olamazsın değil mi?"

Bir sonraki an hançer biraz daha derime dokunarak beni geriye gitmeye zorladı, ancak hala onunla göz teması kurmaya devam ettim.

"Eğer lordun için geldiysen, emin ol ki ben de senin tarafındanım."

Şüpheyle sordu. "Nasıl yani?"

Sırtımdan aşağı soğuk terler damladığını hissetmeme rağmen sesimi sabit tutmaya çalıştım.

"Dükün fedakarlıklarını kim bilmiyor ki? Kraliyet ailesi, kalıntılarının kaybolmasına izin vermeye cesaret edemezdi. Bu nedenle lordunu geri götürmeye geldin değil mi?"

Başı ufak bir açıyla eğildi, ancak hançerini indirmedi. "Zekisin, ama ne yazık ki daha az şey bilenler daha uzun yaşarlar."

Bunu duyduktan sonra bu insanların kimliğini tahmin edebilmiştim. Büyük ihtimalle Wraithlerdi ve Wraithler dayım tarafından yönetiliyordu.

Bu insanların dayımın kontrolündeki Han klanı için hayatlarını feda edebileceklerini biliyordum. Onlar düzenleri olmayan varlıklardı. Kimse kim olduklarını ve o anda nerede olduklarını bilmezdi. Efendileri bir emir verir vermez, o emri sarsılmaz bir sadakatle yerine getirirlerdi. Han klanı, imparatorluk sarayında iktidara gelmelerini kısmen Wraithlere borçluydu.

"Lütfen. Sabit fikirlilik yapıyorsun. Ben sadece ülkesine olan sonsuz sadakati için düke saygılarımı sunmak istemiştim. Onun onurlu kalıntılarını Yüce Rui'ye geri götürebilmen bence de çok doğru olur" dedim.

Sessiz kalarak beni gözlemledi ve midemdeki kelebeklerin dans etmelerine neden oldu.

"Ben sadece bir mahkumum. Hayatımın hiçbir anlamı yok" diyerek bakışlarına karşılık vermeyi sürdürdüm. "Burası çok iyi korunuyor. Eminim içeri girmeniz o kadar da kolay olmamıştır. Buradan çıkışınızın dük ile olacağını düşünürsek bir kargaşaya neden olmanız hiç akıllıca olmaz öyle değil mi?"

"Sen beni tehdit mi ediyorsun?!" Bakışları taş gibi soğuktu.

"Buna cesaret edemem." Başımı iki yana salladım. "Bu sadece benim bakış açım."

Cold SandsTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang