Bölüm 04

542 67 72
                                    

"Dikkat et!"

Xie Zhen beni şaşırtacak bir hızla uzaklaşırken; okun ucunun yanaklarımı sıyırdığını ve gözlerimin içgüdüsel olarak sıkıca kapandığını hissettim. Aşağıdaki yol kayalarla kaplı olduğu için anında dengem bozulmuştu.

Beyaz dalgalar nehrin yüzeyini kaplıyor ve gözlerimi acıtıyordu.

Bekleyin! Ben yüzemem ki! İmdat-

Paniğe kapılmaya zaman yoktu. Çünkü bir sonraki an nehre düştüğüm andı. Şap! Dondurucu su bir anda ağzıma, burnuma ve kulaklarıma dolmuştu. Suyun sinsi kıkırdamasını duyabiliyordum. Soğukta vücudum uyuşurken artık düşünemiyordum. Sadece kendi ağzımdan çıkan bağırışları ve fokurdama seslerini duyabiliyordum. Umutsuzca gözlerimi kapattım ve kendimi yavaş yavaş boğulmaya bıraktım.

Bunun olacağını bilseydim, yüzme dersleri sırasında tembellik etmezdim.

Görüşüm kararıyordu. Vücudum gittikçe hafifleşirken; su ve karanlık etrafımı sarıyordu.

***

Özenle gözlerimi açtım. Tanrıya şükür ki çok aydınlık değildi.

Bir el nazikçe alnımı siliyordu. Konuşmaya çalışınca durarak oturmama yardım etti.

Elin sahibi, yaklaşık on beş yaşında olan genç ve güzel bir kızdı. Nazik bir gülümsemeyle bana bir kase su uzatmıştı. Kurumuş boğazım için en uygun zamandı. Alarak tek seferde içtikten sonra kaseyi bıraktım, artık çok daha iyi hissediyordum.

Daha dik oturarak etrafımı gözlemlemlemeye başladım. Bir post çadırındaydım ve altımdaki yumuşak kürkü kendi ellerimle hissettikten sonra bunun gerçek olduğuna karar vermiştim. Kollarımı ve yüzümü çimdikledim, sonra da bacaklarımı çizerek rahat bir nefes aldım.

Ölmemiştim; canlı bir şekilde geri dönmüştüm!

Arkamı dönerek kızın güneşten daha çok parladığını fark ettim.

"Beni... Sen mi kurtardın?"

Konuşunca sesim o kadar rahatsız edici çıkmıştı ki; kendim bile zar zor duymuştum.

Başını sallayarak gülümsedi, ama konuşmadı. Sonra da örtüleri yukarı çekerek tekrar uzanmamı işaret etti. Biraz tedirgin hissetmiştim, bu yüzden reddettim. Tam o anda kapının dışından cesur bir ses geldi.

"Genç adam uyandı mı?"

Kız kalkarak perdeyi kaldırdı ve bir kişi eğilerek içeri girdi. Ancak o zaman kim olduğunu görebildim. İçeri giren kişi yaklaşık ellili yaşlarda, uzun boylu, kaslı ve sakallı bir adamdı. Bana nazikçe gülümsüyordu. Hem o, hem de kızı Yan kıyafeti giymişlerdi, ama bana Rui insanları gibi gelmişlerdi.

Adam otururken "Uyanık olman güzel" dedi. "Rope Hill Körfezi'nin o kolu dar olabilir, ama sandığından çok daha derindir."

O gecenin anıları geri gelmişti.

Başımı saygıyla eğerek "Hayatımı kurtardığınız için teşekkür ederim" dedim.

Adam durakladı. Sonra da gülerek "Aksanına bakılırsa buralı değilsin?" dedi.

Başımı sallayarak tepkilerini izledim.

"Biz de değiliz. Aslında buraya daha yeni taşındık" diye devam etti. "Sorduğum için kusuruma bakma ama şehirdenmişsin gibi görünüyorsun, seni buralara getiren nedir?"

Derin bir nefes aldım, tam düşündüğüm gibiydi. Orduyla bir ilgileri var gibi görünmedikleri için dürüstçe yanıt verdim. "Ben aslında Rui ordusunun bir askeriydim. Yan birlikleri tarafından yakalandıktan sonra kaçmaktan başka seçeneğim kalmadı. Ama maalesef nehrin ikiye ayrıldığı yerde bana yetiştikleri için nehre düştüm."

Cold SandsWhere stories live. Discover now