Telefonu alıp mutfağa geri gittiğimde kızın bu perişanlığını daha iyi anlamıştım. Sevgilisi vardı sanırım. Telefonu ona uzattığımda kafasını kaldırıp telefona baktı ve derin bir nefes alıp konuştu.

" Sen açar mısın?" dediğinde anlamamıştım.

" Ne?"

" Sen aç, sesimden anlar kötü bir şey olduğunu." dediğinde bu kez ben derin bir nefes aldım. Kötü bir şey... Haklı ne diyebilirim ki? Başımı sallayıp telefonu açtığımda karşı taraf benim konuşmama izin vermeden konuşmaya başladı.

" Neşe neredesin sen ya? Akşamdan beri seni arıyorum. Abim geldi seni sorup duruyor, arkadaşında diye idare etmeye çalıştım ama her neredeysen geldiğinde çok kötü olacak. Neşe konuşsana, bir şey mi oldu?" derken sinirli ses telaşa bulamıştı.

" Siz kimsiniz bilmiyorum ama Neşe iyi ve şu anda uyuyor." dediğimde karşı tarafta kısa bir sessizlik oldu.

" Sen kimsin? Neden Neşenin telefonunu açıyorsun?" dediğinde kısa bir an ne diyeceğimi bilemedim.

" Bir arkadaşıyım."

" Hemen şimdi Neşeyi uyandırıp telefona ver ki dediklerine inanayım. Yoksa hemen polisle irtibata geçeceğim." dediğinde bakışlarım Neşeye döndü. Endişeyle dudaklarını dişlerken beni izliyordu. Telefonu ona uzatırken omuzlarımı silktim.

" Seni istiyor." dediğimde başını salladı ve telefonu aldı.

" Günaydın Canımın içi." derken sesi neredeyse neşeli çıkmıştı." Arkadaşımın yanında kaldım ve haber vermeyi unutmuşum canımıniçi, özür dilerim." derken çenesi titremeye başlamıştı. " Bunları geldiğimde konuşsak olmaz mı?" deyip kısa bir süre karşı tarafı dinledi ve telefonu kapattı. Sonra bana baktı.

" Şey...Benim gitmem lazım?" dediğinde karşısına oturup sandviçi ve meyve suyunu önüne sürdüm.

" Eğer bunları yemezsen hiç bir yere gitmeyeceğiz." dediğimde öylece bana baktı.

" Ama gitmem lazım. Kardeşim çok endişelenmiş ve bir o kadar da sinirli." dediğinde telefonda ki kişinin kardeşi olması içimi rahatlattı.

" Bunları yemen en fazla on dakikanı alır." dediğimde başını iki yana salladı.

" İstemiyorum gerçekten, lütfen." dediğinde başımı salladım ve daha fazla diretmedim.

" Tamam o halde sen giyin istersen." dediğimde üstünde ki bana ait olan kıyafetlere bakıp kısa bir an öylece kaldı ve kıpkırmızı bir yüzle yanımdan ayrılıp odaya geçti.

Kısa bir süre sonra üstünde dün akşam ki elbisesiyle yanıma geldiğinde ben de kalktım ve arabanın anahtarlarını alıp dışarıya çıktık. Dışarıya çıkıp arabaya bindiğimizde sessizce oturdu ve yola bakmaya başladı. Biraz sonra onun cılız sesini duydum.

" Şey, dün gece buraya kadar nasıl geldik? Sende sarhoştun yanlış hatırlamıyorsam." dediğinde kısa bir an yoldan gözlerimi ayırıp ona baktım.

" Evet sarhoştum, bu yüzden bir arkadaşım getirdi bizi. Aynı zaman da komşum oluyor, onunla gelmiştik bara." dediğimde başını salladı.

" Pe-peki adın ne?" derken saçlarının bir tutamını kulağının arkasına atmış yine yüzü kırmızıya dönmüştü. Sonra asıl sormak istediğinin bu olduğunu fark ettim.

" Cedi Ahmet." dediğimde başını salladı ve çekingen bir şekilde konuştu tekrar.

" Benim adım da..." derken onun sözünü böldüm.

Hayat Seninle GüzelWhere stories live. Discover now