" Duş al istersen, iyi gelir." dediğimde sesi çıkmayınca vereceği tepkiye dikkat ederek onu kucağıma aldım.

Banyoya girdiğimde onu klozetin üstüne oturtup küveti ılık suyla doldurdum ve tekrar yanına gittim. Önünde diz çöküp ellerini tuttum ve boş bakışlarının bana dönmesini sağladım. Ondan izin alırcasına gözlerine baktım ve öncesine göre daha gevşek tuttuğu çarşafa uzandım. Bunun üzerine daha sıkı tuttu ve sesinin çıktığı kadar konuştu.

" Be-ben yaparım." dedikten sonra ekledi." Yalnız." diye fısıldadığında başımı salladım ve kapıya yöneldim. Bir kez daha ona bakıp kapıdan çıktım.

Banyodan çıktığımda iki elimle yüzümü sıvazlayıp ne yapacağımı düşündüm. Ben nasıl böyle bir sorumsuzluk yapabilmiştim. Ne diye o kadar içtim ki? Keşke o kadar içmeseydim. Keşke o kadar içmeme sebep olan kadını hiç tanımasaydım. Keşke gece durmam gerektiğini düşündüğümde bu küçük kıza kanmasaydım ve dursaydım. Bu gün hiç olmadığı kadar çok keşke var aklımda.

Hızla yatağın çarşaflarını değiştirip mutfağa geçtim ve bir tepsiye kahvaltılık bir şeyler ayarladım. Odaya geri döndüğümde neredeyse on beş dakika geçmişti. Tepsiyi kenara bırakıp yatağa oturdum ve onu beklemeye başladım. Bir süre sonra duvarda ki saate gözüm kaydığında neredeyse bir saattir içeride olduğunu fark edince hızla yerimden kalktım ve kapıyı çaldım.

" Neşe iyi misin? Çık istersen artık." dediğimde su sesinden başka hiç bir ses gelmedi. Kendine bir şey yapmış olamaz değil mi? Ne olur bir şey yapmamış olsun. Ben böyle bir yükle yaşayamam.

" İçeriye giriyorum Neşe." dediğimde yine ses gelmeyince hızla içeriye girdim. 

Neşe küvetin içinde ellerini bacaklarına sarmış çeşmeden akan su başından akıp giderken öylece oturuyordu. Çıkmadan önce doldurduğum küvet boştu. Dolaptan aldığım bir havluyla yanına yaklaştığımda titrediğini fark ettim. Suya baktığımda buz gibi olduğunu gördüm ve hemen musluğu kapatıp Neşeyi havluya sardım. Onu kucağıma alıp banyodan çıkardım ve yatağa oturttum.

Hızla dolaptan aldığım tişört, kalın kazak ve eşofmanla yanına döndüm. Deli gibi titreyip dişleri birbirine vururken havluyla kurulayıp hemen giysileri giydirdim. Biraz sonra saçını da kurutup yorganın altına soktuğumda hala titriyordu.

Bir süre sonra bunun işe yaramayacağını fark edince bende yanına girdim ve sımsıkı sarıldım ona. Titremesi gitgide azalırken onu iyice kendime çektim ve başını göğsüme yasladım. Bir süre sonra nefesi düzene girdiğinde uyuduğunu anladım ve dün geceden beri olanların yüküyle bende gözlerimi kapattım.

Uyandığımda bir eli başının hemen yanında yumruk olmuş tişörtümü sıkı sıkıya tutarken gözleri açık öylece göğsümde yatıyordu Neşe. Sırtında ki elimi kaldırıp yüzüne düşen siyah saçlarını kenara çektiğimde bir anda geri çekildi ve yatakta oturur pozisyona geçti.

" Be-ben..." derken ne diyeceğini bilemez bir haldeydi. Benimde ondan bir farkım yoktu açıkçası. Ben de ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilmiyordum.

" Bir şeyler yiyelim mi? Çok acıktım ben." dediğimde mavi gözleri kocaman açıldı ve şaşkınca bana baktı.

Onun bir şey demesine izin vermeden elinden tutup kaldırdım ve benimle birlikte mutfağa gelmesini sağladım. Ben bunları yaparken itiraz etmemiş bana ayak uydurmuştu. Mutfağa geçtiğimizde sessizce gidip bir sandalyeye oturdu ve bacaklarını kendine çekip başını dizlerine dayadı. Hızlıca hazırladığım sandviç ve meyve sularını masaya bıraktığımda bir telefon sesi duydum. Yabancı olan telefon sesini takip ettiğimde salonda koltuğun üzerinde ki cekete ulaştım. Ceketin cebinden çıkardığım Neşenin telefonunun ekranında yazan yazıyla kaşlarım çatıldı. Canımın içi...

Hayat Seninle GüzelWhere stories live. Discover now