27.

4.4K 578 392
                                    

Saray göğe uzanıyor, ihtişamıyla şehre gölge oluyordu. Şehirde yaşayan halk sessizliğini koruyor, her zamanki düzenini yaşıyordu.

Prens Jisung'un ise hayatında güzel değişiklikler vardı. Her düzeni değişmişti. Değişmeyen şey ise hevesli olduğunda etrafta koşturmasıydı.

Prens, lordun antrenmanda olduğunu duyduğu gibi koşmaya başlamıştı. İlk kez geçtiği eğitim alanının yollarını birbirine katıyordu. Hızla ilerlerken askerlerin arasından geçiyor, ona çarpmamak için çabalayan alfaların birbirlerine çarpmasına sebep oluyordu.

"Efendim!" diye yüksek sesle seslendi Jeongin. Omega çalışan zarif ama hızlı adımlarla ona yetişmeye çalışıyordu. Bu adımlarıyla yetişmesi ise imkansızdı. Prens çoktan eğitim alanına varmıştı.

Tahta kapıyı itekleyerek içeri attı kendini. Beklediğinden büyük bir alan alfalarla doluydu. Bir kısmı merdiven benzeri dizilmiş oturaklarda gözlerini kapatmış odaklanıyordu. Orta alandaki boşluk ise çeşitli gruplara ayrılmıştı.

Jisung birbirine çarpan kılıç sesleri arasında ilerlerken betayı arıyordu gözleriyle. Etraftaki kimseden feromon kokuları gelmediği için de işi biraz zordu.

En sonunda bulamayacağını düşünüp oturaklara ilerledi. En yükseğe çıktığında alanın tamamını görebiliyordu.

Koştuğu için göğsünü sıkıştıran nefesini düzenlemeye çalışırken olduğu yere oturdu. Hiçkimsenin ona bakmaması ve hepsinin antrenmanlarına sadık kalması onu şaşırtmıştı. Herkes fazlasıyla disiplinliydi.

Prens, bu kalabalık ama düzenli olan alanda eşine bakınmaya devam etti. Onun feromonlarını bu alfaların arasında hissetmesi çok kolay olurdu, tabi feromon yaysaydı.

"Şu sıkıcı eğitimler." diye söylendi Jisung. Feromon eğitimi vermelerinin anlamını bilse de Minho'nun feromonlarını alamadığı için huysuzdu.

Bakışlarını antrenman yapan kalabalıktan ayırdı umutsuzlukla. Minho'yu orada bulamadığı için kenardaki savaş aletlerine dikti bakışlarını. Birkaç kişi kılıçlarını kesinleştirirken birkaç kişi oklarını kılıflarına yerleştiriyordu.

Jisung'un bakışlarında bir kıvılcım belirdi. Bulmuştu Minho'yu. Zırhların arasındaydı. Eline aldığı kalkanın sağlamlığını inceliyordu.

Omega kalkıp betanın yanına gitmek istedi. Bulmuştu aradığı kişiyi ama ona gitmekten vazgeçti. Buraya Minho'yu antrenman yaparken izlemeye gelmişti. En azından bir süre daha sessizce oturup betanın ne yaptığına bakabilir, onun eline kılıç alıp da terden sırılsıklam olana kadar antrenman yapmasını bekleyebilirdi.

"Efendim." dedi birden bire yanında beliren beden. Sesi ağlamaklı çıkıyordu. "Burada ne yapıyoruz?"

"Minho'yu izlemeye geldim." Jisung bakışlarını Jeongin'e çevirdi. Saçları birbirine girmiş halini ilk kez görüyordu. Omega arkadaşı koşmaya en yakın performansını sergilemişti.

"Daha sonra lordun haberi varken gelebilirdik." dedi Jeongin alfaları rahatsızlıkla süzerken. Kimse onlarla ilgilenmiyordu ama bu alandaki tek omegalar olmaktan rahatsızlık duymuştu.

"Otur işte, Jeongin." Prens yanını gösterip lordun olduğu tarafa döndü. Buraya kadar gelmişken istediğini görmeden gitmezdi. Tabi istediği kişiyi görebilseydi.

"Minho nereye gitti?" diye sordu şaşkınlıkla. Sadece kısa bir an gözlerini ayırmıştı ve lord başka bir yere gitmişti.

O sırada kılıç seslerinin hepsi susmuştu. Kılıçlı askerler daire biçimini alırken zırhlarının içindeki iki kişi boş alana geçiyordu. İkisi ağır adımlarla ortada buluşup kılıçlarıyla selamladı birbirlerini.

the language of flowers ♥︎ minsungWhere stories live. Discover now