0.

15.7K 861 626
                                    

Uzak diyarların birinde, göğe yükselen kocaman bir sarayın içinde, kral ve lord karşılıklı oturmuştu. Kral Hongdae, sessizliğini korurken kafasının içinde cümlelerini toparlamaya çalışıyordu. Lord ise onun kafasının içindeki düşüncelerden bir haber, sırtını sandalyesine yaslamış yaşlı alfanın yüzünü izliyordu.

Kral kelimelerini toparlayamayacağını fark etti. Düşüncelerine hisleri karışıyor ve cümlelerini sarıya boyuyordu. Karşısındaki beta lord ise bir alfadan daha çok geriyordu onu. Yine de her gerildiği anda kulağına işte bu yüzden onu çağırdın diye fısıldayan bir ses vardı. Kral, betayı seçmiş olmaktan memnundu ve denemiş olmaktan pişman olmayacağını da biliyordu. Tek çekincesi teklifinin reddedilmesiydi.

"Prens hakkındaki dedikodular..." dedi kral bir süre sessiz kalıp betanın yüzünden ne düşündüğünü anlamaya çalışırken. Yine de lord, gördüğü bunca savaş ve şaşırtıcı şeyden sonra ifadelerini gizlemekte ustalaşmıştı. Kral hiçbir çıkarımda bulunamayıp sözlerini tek kelimesiyle tamamladı. "...doğru."

"Yine de yanlış olan bir şey var." dedi lord sessizliğini bozarak. Etrafa yaydığı feromonlarından hissedilen hafif bir sinir vardı, köpekbalığı gibi kokuyordu. "Feromonlarını kontrol etmekte zorlanması ve kokusuz olması onu eksik bir omega yapmaz."

Kral, lordun neden böyle tepki verdiğinden habersizdi. Yine de bu tepkisi hoşuna gitmedi derse yanlış olurdu. Kendi oğlunun eksik olduğunu duymak onu fazlasıyla üzüyordu.

"Öyle..." dedi başını hafifçe sallayıp çenesini daha çok kaldırırken. Bu sırada pencereden yansıyan güneş, kralın altın tacına çarpıp betanın yüzünü aydınlatmıştı. "...ama bu onunla evlenecek kişinin onu fazlasıyla baskılayabileceği gerçeğini değiştirmiyor. Jisung, güçsüz bir omega. Onu kontrol etmek kolay olacaktır."

Lord, kralın önünde sırıtmaktan çekinmemişti. Kendisi bir betaydı ama savaş sırasında dize getirdiği yüzlerce alfa vardı. Lorda göre cinsiyetler, onları sınıflandırmak için yetersizdi.

Alfa olan onun yüzündeki sırıtmayı görüp sinirlenmişti ama haklı bir ifade olduğu için bunun hakkında konuşmayı es geçti.

"Lordlardan birkaçı bunu hedeflemiş olmalı ki evlilik teklifiyle gelmekten çekinmediler." Kralın masası iki yüze yakın mektupla doluydu. Mektupların hepsi ise omegayla evlenmek istediğini yazan alfalardan gelmişti.

"Bu onlar için bir fırsat. Hem ezebilecekleri bir eş hem de kral tacı için bir gelecek olarak görüyorlar." dedi beta olan geldiğinden beri en uzun konuşmasını yapmaya hazırlanırken. Yavaşça oturduğu yerden kalkıp pencereye doğru yürüdü ve sözlerine devam etti.

"Alfalar, belirgin feromonları olan omegaları bile baskılamayı başardılar. Zaten kokusuz feromonları olan prens onlar için cansız bir oyuncak olacaktır."

Beta, pencereden dışarı bakıp papatyalar arasında oturan kardeşini izledi bir süre. Kralın konuşmayı, onu çağırma amacına uygun yönde devam ettirmesi için bekliyordu. Yoksa bu konu hakkında konuşacak çok fazla şey birikmişti içinde.

"Bu yüzden bana yardım etmeni istiyorum." dedi kral sesindeki emrivaki tonu azaltmaya çalışarak. Gerçek bir istekti çünkü bu.

"Size tahtınızı bırakacağınız lordu seçmekte yardım edecek danışmanlarınız olduğunu sanıyorum." dedi beta pencereden izlediği kardeşinin, bir omeganın yanına gittiğini görürken.

"Lordlardan birini seçmen için çağırmadım." Kral sarıya boyanmış cümlelerinin mavileşmeye başladığını hissetti. Tam burada çekincesi de gün yüzüne çıkıyordu.

the language of flowers ♥︎ minsungWhere stories live. Discover now