16.

4.5K 661 546
                                    

Jisung gülümsüyordu.

Sarayın kocaman bahçesinde rengarenk çiçeklerden uzakta gülümseyerek etrafına bakınıyordu. İçinde çiçeklenen ve ona güzel kokular katan bir his vardı.

"Baba bundan da koyalım!" dedi sarı saçlı güzel bir omega. Jisung onu gördüğü an içindeki tüm duyguların daha da coştuğunu hissetti.

"Koyalım bir tanem."

Jisung, duyduğu sesle orada olduğunu fark etmediği Minho'ya döndü. Yanındaki sarışın kıza gülümseyerek karşılık vermişti ve elinde tuttuğu pembe gülü almıştı. Kız çiçeği babasına vermişti.

Tanıdık bir his gibiydi. Minho ile kızlarını bu bahçede görmek her zaman seyrettiği o eşsiz manzara gibiydi.

"Jisung Babam en çok hangi çiçeği severdi?" diye sordu sarışın omega iri mavi gözleri Minho'dayken. Jisung neden kendisine sormadığını bilmeden gülümseyerek onlara adımladı. "Menekşeleri severim."

"Menekşeleri sever."

Jisung, Minho'nun onun sesini bastırması ile dudaklarını büzerek ikilinin yanına gitti. Baba kız onun varlığını fark etmiyordu bile.

"Menekşe hangisi? " Küçük kız, babasının elindeki demette menekşe olduğundan emin şekilde çiçekleri karıştırmaya başladı.

"Buradaki." Jisung, mor menekşeyi göstermesine rağmen kızı onu duymamış ve görmemiş gibi babasının elindeki çiçekleri karıştırmaya devam ediyordu.

"Bu." dedi Minho menekşeyi diğerleri arasından çıkarıp kızına uzatırken. Yüzünde hüzünlü bir gülümseme vardı ama Jisung anlam verememişti. Neden onu görmezden geldiklerini anlayamadığı gibi.

"Mezarında hep olan çiçek!" Jisung şaşkınlıkla küçük kıza baktı. Elindeki mor menekşeyi incelerken söylediği cümlenin etkisinden habersizdi.

Jisung, kendi annesinin mezarında böyle bir çiçek olmadığı için Minho'ya baktı. "Kimin mezarı?" diye sorduğu an betanın yaşlarla dolu gözlerini görmesi ile içindeki çiçeklerin kuruyup sertleştiğini hissetti. Bu his ona rahatsızlık vermişti.

"Senin gibi kokuyor." dedi Minho Jisung'u görmezden gelip kızına doğru eğilirken. Elindeki çiçek demetini bırakıp küçük omegayı kollarıyla sarmış başını gömdüğü boynundan onun menekşe kokusunu içine çekmişti. Çok soluk olan menekşe kokusunu.

Kızı da Jisung gibi kokusu hissedilmeyen bir omegaydı. Minho ise ikisini de mutlu eden o betaydı hala. Jisung bunu en derinlerinde hissediyordu.

"Ya baba!" diye gülerek söylendi küçük kız. Teması sevmiyordu ama babasına aşık olduğu için yine de mutlu oluyordu.

"Baban şimdi seni yiyecek." Minho kızını kendine daha çok çekip şekilli elmacık kemiğine dişlerini geçirdi. Küçük omega olduğu yerde tiz sesiyle çığlık atarken babasından kurtulmaya çalışıyordu.

Bu manzarayla Jisung içindeki hisse rağmen gülümsedi. Minho ile güzel bir ailesi olmuştu. Minho, çocukları olunca onu çok sevmişti.

Küçük kız da babasına büyük bir sevgi besliyordu ama sonunda onun kollarından kurtulmayı başardığı an koşarak kaçtı ondan. Koşarken Jisung'a doğru gelmesiyle o, kollarını açmış kızını kucaklamayı bekliyordu.

Ne yazık ki kucaklayamadı. Menekşe kokulu omega, Jisung sanki orada hiç yokmuş gibi çimlerin üzerinden basıp gittiğinde Jisung ona çarpmak yerine içinden geçen beden ile şaşkınlıkla yere düştü.

"Bebeğim düşeceksin." dedi Minho ayaklanıp kızının peşinden ilerlerken. Yere düşen Jisung'u öylece es geçmişti.

Küçük omega sarı saçlarını savurarak arkasına dönüp "Düşmem ki." dediği an önüne dönmesi ile yeri boylamıştı. Dizileri toprak zeminde sürtünürken ellerine taşlar batmıştı.

the language of flowers ♥︎ minsungWhere stories live. Discover now