17.

4.4K 618 474
                                    

"Mühürlendiler."

Yaşlı adamın dudakları arasından çıkan tek kelime kaosa sebep olurken Minho, Jisung'un gözlerine bakıyordu sadece.

"Mühür en bilgelerin onayı olmadan yapılamaz." dedi kaosu körükleyen bir ses.

"Acıttım mı?" Minho'nun tüm odağı ise Jisung'du. Etrafında olanları umursamıyordu şimdilik.

Jisung başını iki yana sallayıp acımadığını belli ederken duruşunu dikleştirmeye çalıştı. Minho'nun kolundaki tutuşunu sıklaştırıp ona yaklaştı farkında olmadan.

Minho yüzleri arasındaki azalan mesafe ile Jisung'un boynuna kısa bir bakış atmış, gördüğü kırmızı lekeler ile dudaklarını yaranın üzerine bastırmıştı uzunca.

Jisung, bacaklarındaki tüm gücün tekrar çekildiğini hissettiğinde kesik bir nefes aldı. "Minho." diye mırıldandığı an beta olan geri çekilip omeganın yüzüne baktı.

Prensin yanakları kızarmış, aralık dudakları hafifçe nemlenmiş ve bakışları bayıklaşmıştı.

Minho yutkunup tamamen dikleşti. Jisung'un ayakta durmakta zorlandığını tüm vücudu açığa verdiği için bir kolunu onun belinden çekmeden birbirleriyle tartışan kalabalığa baktı.

"Mühür, mühürdür işte." dedi Leydi Handong. Tartışmada onları savunan tek kişiydi.

"Geleneklerimizde böyle bir şey yok." Alfa Sungjae kaşlarını çatarak baskın sesiyle konuştu. Onun omega Handong üzerinde kendi gücünü kullanmaya çalıştığı belliydi ve bu tam da Minho'nun araya girmesi gereken yerdi.

"Geleneklerimiz bizzat böyle." dediği sırada tüm bakışlar ona dönmüştü. Leydinin yüzünde şimdiden memnun bir gülümseme yer alırken kral, Minho'dan mantıklı bir açıklama bekliyordu. Güvendiği lordun böyle bir şey yapması onu şaşırtmıştı.

"Hepiniz asıl mühürün ne anlama geldiğini biliyor olmalısınız. Soyunuzdan ve tarihinizden bihaber değilsinizdir diye umuyorum." 

Kalabalığın çoğunun bakışları değişmiş ve Minho'nun düşüncesini doğrulamıştı. Yaşlılar hala ağızlarının içinde söylenirken kral söze girdi bu defa. "Benim onayımı almalıydın."

"Sizinle mühürlendiğimi sanmıyorum, efendim." Minho normalde olsa kralına bu kadar zıt gitmeyebilirdi ama dün geceden kalma bir öfkesi vardı ona karşı. Jisung'a sevildiğini hissettirememişti o alfa.

"Prensin babası benim. Senin de kralınım." dedi Hongdae, Minho üzerindeki yetkilerini açığa çıkarmak için. Beta olan Jisung'un belindeki elini çekip kalabalığa doğru adımladı.

"Prensin mühürlü eşi benim." Minho şimdi krala kafa tutuyordu. Hiçkimsenin mühüre karşı gelemeyeceğini biliyordu. Mühürle olan bağlılık her şeyden daha önemliydi halk için.

"Mühür için bilgelerin onayı gerekli!" Kral sinirleniyor, Minho'nun herkesin içinde ona diklenmesini hazmedemiyordu.

"Mühürü mü red ediyorsunuz?" dedi Minho bir kaşını kaldırarak. Oluşacak bu kaos ortamına kendini hazırlamış, her türlü durumu düşünmüştü. Jisung için de her uyarıyı yapmıştı.

Lord, prense mühürlendikten sonra kimseyle gitmemesini söylemişti. Jisung şimdi onun yanına doğru adımlayan Jeongin'e kararsız gözlerle bakıyordu.

Jeongin tartışan kalabalığın arkasından kimseye görünmeden prensinin yanına gitti. "Leydi Serim çağırıyor." dedi ve bunun anlamını ikisi de biliyordu.

Jisung, kendinden ödün vermeden tartışmayı sürdüren Minho'nun sırtına bir bakış attı. Ona bir söz vermişti ama bu sözü tutası da gelmiyordu.

the language of flowers ♥︎ minsungWhere stories live. Discover now