6.

4.9K 698 342
                                    

Günaydınn. Gününüz güzelleşsin 🧚🏼‍♀️

-

Heyecan kalbinde bir düğüm oluşturduğunda Jisung, iki omeganın ondan önce çıkmasına izin vermişti. Kendi kendine beklentisini düşürmesini yoksa hayal kırıklığını daha çok hissedeceğini hatırlatıyordu ama elinde olmadan çok güzel bir yer bekliyordu. Felix gözlerinde ışıltılarla anlatmıştı ve o ışıkların aynısını görmeyi bekliyordu.

Derin bir nefes alıp arabadan dışarı çıktığında şehrin sessizleşen akşamı Jisung'u sarmaladı. Hafif kararan gökyüzü, taştan kente sıcak bir hava katarken prensin iri gözleri etrafta gezindi hayranlıkla. Güzelliğin değil de rahatlığın öne çıktığı kale kentini sevmişti. Felix'in gözlerindeki ışıltı kadar güzel olmasa da Jisung'u kesinlikle hayal kırıklığına uğratmamıştı.

"Güzel değil mi?" dedi Felix yanına gelip gülümsediğinde.  Jisung da benzer bir gülümsemeyle onayladığında lord atını yanındaki alfaya teslim edip üç omeganın olduğu kısma doğru yürüdü.

Jisung yine arkasında hissettiği beta ile kalenin daha sıcak ve samimi bir yere dönüştüğünü hissediyordu. Lord, kalesine benziyordu.

"Changbin Hyung bizi özlememiş anlaşılan." dedi Felix ağabeyine dönüp.  Alt dudağını sarkıttı ve Jisung'un şefkatli bakışlarını üzerine topladı. Felix'i özlemediği için Changbin denen kişiden gıcık almaya başlamıştı bile.

"Hyunjin çok özlemişe benziyor." 

Lord, çenesiyle ileriyi gösterdiğinde küçük kalenin büyük kapısından koşarak gelen bedene çevirdi hepsi başını. Yüzündeki gülüş saf ve çocuksu bir mutluluğu andırırken uzun kahverengi saçları savruluyordu. Tam da Jisung'un olduğu yere doğru koşuyordu.

"Gel buraya!" diye bir ses yükseldi kaleden. Ardından Jisung'a doğru koşan beden sayısı ikiye çıktı. Açık kumral saçları, çatık kaşları ve elinde tuttuğu koca bir bıçakla, uzun saçlı olanın peşinden ilerliyordu.

"Hoş geldiniz." diye şakıdı uzun saçlı beden ve Jisung ile Minho'nun arasından ilerleyerek koşmaya devam etti. Prens ondan aldığı neşeli çam ağacı feromonlarıyla alfa olduğunu anlamıştı.

Çocuksu alfayı kovalayan sinirli beden ise bir omegaydı ve Jisung'un üzerine doğru geliyordu. Prens aldığı gül kokusu ile şaşkınlıkla kalırken lord, yanından koşarak geçmeye çalışan omegayı tek kolu ile havaya kaldırdığında Jisung bir adım geriye çekilip garip manzarayı izledi.

Bir omega elinde bıçakla alfayı kovalıyordu ve beta olan ikisini ayırmaya çalışıyordu. Kesinlikle sarayda göremeyeceği bir manzaraydı.

"Hyung, bırak keseyim şunun elini!" dedi omega sinirle. Gözleri kararmıştı.

"Prensin buradayken olmaz."

Minho, kumral saçlıyı yere indirdiğinde iki beden şaşkın bakışlarını Jeongin'e çevirdi. Ellerini önünde birleştirip dik duruşu ile etrafı izleyen beyaz tenli omeganın prens olduğunu sandılar.

Jisung, kıkırdayarak Felix'e sokuldu ve Jeongin'i tam ortada bıraktı. Kendinin prens olduğunu söylemeye niyeti yoktu ve Jeongin'in tepkisini de merak ediyordu.

"Hoş geldiniz efendim!"

"Özür dileriz!" 

Omega ve alfa saygıyla Jeongin'in önünde eğildiğinde hizmetkar ne yapacağını şaşırmış şekilde bir Jisung'a bir de Minho'ya bakıyordu. Ne olduğunu anladığında ise öylece donup kaldı. Lord onun içine düştüğü durumu düzeltmek için genzini temizlediğinde iki şaşkın, beta olana döndü.

the language of flowers ♥︎ minsungWhere stories live. Discover now