❦ ONUN ELLERİNDEKİ GÖZYAŞLARIM / BÖLÜM ●42●

Start from the beginning
                                    

"Ne olursa olsun. Onunla ben evleneceğim, sen ise metresi olarak kalacaksın. Duydun mu beni?" dediğinde dudaklarımda amansız bir gülümseme yer edindi.

Şaka gibiydi. Vural gibi psikopat bir adamla evlenmek için aldatıldığını bile öğrenen kadın vazgeçmiyordu. Oysaki ben daha evlendiğimin ilk günü ondan boşanmak için yalvarıyordum.

Yine de Vural'ın bu kıza tanıdığı ayrıcalık sinirlerimi bozmaya yetmişti. Ben onunla evlendiğimde böyle bir ayrıcalığım yokken başkasına da tanıyamaz sanmıştım. Nilay, daha birkaç dakika öncesinde karşımda durup bana fotoğraflarımı gördüğünü söyleyene kadar o da zorla Vural'ın yanında tutuluyor sanmıştım ama öyle değildi.

"Koçark soyadının sana tanıdığı ayrıcalıklar gözlerini boyamış belli ki. Yatlar, evler, oteller, özel uçaklar..." dediğimde dudaklarımdaki kinayeli gülümseme silinmeye hiç meraklı değildi.

"Ben... Ben Vural'ı seviyorum. Ona âşığım..."

"Vural'ın yeşil gözlerine mi âşık oldun yoksa ayaklarının altına serdiği hayata mı? Eminim senin için bir ev tutmuş, dolabını baştan sona çok pahalı markalarla değiştirmiş, altına bir araba çekmiştir." dediğimde Nilay'ın yüzünde oluşan ifade gerildiğini gözler önüne seriyordu.

Bingo! O kadar da uğraştırmamıştı.

"Sana bunları oturup düşün derdim ama senden o havayı hiç alamadım. Şimdi içeri git ve bankamatiğinin yanında insanlara gülümsemeye devam et. Bu iş için biçilmiş kaftansın." dedim ve odadan çıktım.

Nilay'ı arkamda bırakmamın bir önemi yoktu. Kendi kendisinin kuyusunu kazan bir insan için ben ne yapabilirdim ki?

Uyarmıştım.

Bu yeterliydi.

Şimdi kendi hayatımdaki bu karmaşa ile ilgilenmek zorundaydım.

Dolan gözlerimi geri göndermek için tavana bakarak yürürken derin nefesler alıp veriyordum. Ne yapacağımı bilmiyor, nasıl davranmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim olmadan ilerliyordum. Topuklularımın sesi, dışarıdaki müzik sesini engellerken kalp atışlarım kulağımı sağır etmek istercesine yüksek çıkıyordu.

İnsanlar kaybettiklerinin acısını, kaybetmedikleri insanların üzerinden mi alırdı bilmiyordum ama bulunduğum bu büyük oyunun içerisinde ben, kaybedilen miydim yoksa beni kaybettiğim konum içerisine mi sokuyorlardı anlamıyordum bile.

Dışarı çıkıp onları bulduğumda hâlâ birlikte sohbet etmeye devam ediyorlardı. Gözlerim, Eray'ın üzerinde hızlıca dolanırken Vural'ın bir an onu neden hayatıma soktuğunu sorgulamaya başladım. Vural beni unutmamıştı orası barizdi. Bildiğimin de ilerisinde bir saplantısı söz konusuydu ama onu anlayamıyordum.

Madem hayatımdan çekip gitmek istemiyordu o zaman neden hayatıma başka bir adam sokmuş ve beni onunla birlikteyken izlemişti?

Yanlarına geldiğimde Eray'ın gülümseyerek bana kolunu dolamasına bir şey demezken gözlerimi Vural'ın üzerine dikmiştim bile.

"Daha iyi misin aşkım?" diyen Eray, merakla beni süzerken başımı onaylar anlamda sallamakla yetinmiştim. Gözlerimse hâlâ Vural'ın üzerindeydi. Yeşil, o soğuk bir kış gününü andıran gözleri loş ışıkların altında bile belirgin bir şekilde yer edinirken. Benim üzerimde dolanıyor olması ruhumu yerinden sökmeye yetecek bir hâle bürünmüştü.

"Vural, ailen nerede?" diye direkt sormam üzerine bir an kaşlarının çatılmasına şahit olsam da hemen ardından buna cevap veren Eray olmuştu.

"Ah evet, seni Müzeyyen Hanım'la da tanıştırmak istiyorum. Çok tatlı kadın. Senin tam gelecekteki hâlin. Bak şuradalar." demesi ile dönüp gösterdiği yere bakmış ve onları hemen görebilmiştim. Müzeyyen Hanım, oğlunun nişanını tam da hatırladığım gibi sahte güler yüzlülüğü ile insanlara sunuyordu. Yanında duran Tuğba ise annesinin her zamanki yancılığını yapıyordu.

Deliler Ağlamaz KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now