Sonunda sessizliği bozan Aras olmuştu. Her ikimizde o tarafa baktığımızda Mert ve Ozanın yine asabi olan Arası servisten çıkardığını gördük. Ömer bir süre onların arkasından bakarken gözlerinde beliren üzüntü ve pişmanlıkla birlikte derin bir nefes aldı. Kısa bir an gözlerini açıp kapattığında gördüğüm şeyler tamamen yok olmuştu. Ayağa kalkıp düz bir sesle konuştu.

" Hadi inelim artık." deyip beni beklemeden indi.

Kamp alanına varıp çadırları kurduktan sonra kimin kiminle kalacağına karar verildi. Ali Ömerle bense Aliyle gelen Gökçeyle kalacaktım. Ali bana kedi bakışları attığında anlamıştım bile derdini ama ona Ömeri işaret ettim. Nihayetinde o kabul etmezse yapabileceğim bir şey yok.

" Tamam Sarı, o iş bende." deyip Ömerin yanına gitti ve onunla bir şeyler konuştu. Uzun süren bir sohbetten sonra yanıma gelip Ömerin kabul ettiğini söylediğinde şaşırmadan edemedim.

O gün akşama kadar ormanda gezdik ve ilgimi çeken çok çeşitli çiçekler gördüm. Ömer bu geziye katılmak yerine kamp alnının yakınında ki gölün kenarında kitap okumayı tercih etti. Akşam üstü geri döndüğümüzde elimde ki çeşitli çiçekleri ona göstermek için hemen yanına gittim. Aslında çiçeklere karşı her zaman ilgim olmuştur ama ilk defa bu ilgimi paylaşabileceğim yada paylaşmak istediğim biri vardı. Sebebini anlamasam da bu kadar mesafeli davranmasına rağmen sanki ne anlatırsam anlatayım beni her zaman dinlermiş gibi geliyor. Ve sizi dinleyecek biri olduğunu biliyorsanız en gereksiz şeyleri bile onun için biriktirmeye başlıyorsunuz. Ömerle öğrendiğim en güzel şeylerden biri de bu sanırım. Göl kenarında ki bir ağacın altına oturmuş kitabını okuyan Ömeri bir süre uzaktan izledim.

" Daha ne kadar orada beni izleyeceksin, Sırma?" derken başını kitaptan kaldırmamıştı. Gülümseyip hızlı adımlarla yanına gittim ve oturdum.

" Nereden anladın ben olduğumu başını kaldırmadan?" diye sordum. Keşke kalbinde birazcık yerim olsa da hissettiğini söylese ama Ömerden bunu ne bu gün ne de başka bir gün beklemiyorum artık. Sanırım umudum tükeniyor.

" Bilmem, hissediyorum galiba artık." derken omuzunu silkmişti. Hadi canım! Saniyeler önce asla söylemez dediğim şeyi mi söyledi? Belki de umut çok da uzakta değildir.

" Bak bu gün bir sürü çiçek buldum. Hepsi birbirinden farklı ama her biri çok güzel." derken resmen sırıtıyordum.

Kitabı bir kenara koyup elimde ki çiçeklere baktı ve içinde ki papatyayı aldı. Ben ne yapacağını merakla beklerken o önüme düşen saçlarımdan bir tutamı kulağımın arkasına attı ve elindeki papatyayı oraya taktı. Şöyle bir nasıl durduğuna baktıktan sonra tekrar saçlarımı düzeltti ve tekrar baktığında yüzünde bir gülümseme oluştu. Ben hayranlıkla onu izlerken konuşmaya başladı.

" İşte şimdi oldu." deyip gözlerime baktı ve devam etti." Ona muhteşem bir yer bulduğumuza göre kalanları ne yapmayı planlıyorsun?" diye sorduğunda bir an öylece kaldım. Ben bunu hiç düşünmemiştim ki.

" Bilmem, ne yapacağız ki?" diye sorduğumda gülümseyerek başını iki yana salladı.

" Sen küçük kız, her işinde beni kullanmaya fazlasıyla alıştın. Ver bakalım onları bana." deyip çiçekleri elimden aldı ve yere bıraktı.

Sonrada kitabı eline alıp yerde ki çiçeklerden bir tanesini içine koydu. O yavaş yavaş tüm çiçekleri kitabın arasına yerleştirirken ben ilgiyle onu izliyordum. Sonunda bitirdiğinde kitabı bana uzattı ve gülümseyerek konuştu.

" Al bakalım ama kitabı geriye istiyorum, henüz bitirmedim." dediğinde ilgim kitaba yöneldi ve alıp adına baktım.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu- Peyami Safa. Açıp içine baktığımda Ömerin başka bir huyunu keşfettim, okuduğu kitaplarda sevdiği cümlelerin altını çizmek sadece şiirler için geçerli değilmiş. Bana verdiği şiir kitabı gibi bunda da bir çok cümlenin altı çizilmişti. Rastgele açtığım bir sayfada altı çizilmiş olan metni sesli bir şekilde okudum.

Hayat Seninle GüzelWhere stories live. Discover now