Melek kollarının altındayken gülümseyerek babamla bir şeyler konuşan kardeşime baktım. Bundan bir kaç yıl önce onun hep güçsüz olduğunu düşünmüştüm ama şimdi gayet iyi biliyorum ki bu ince, kibar, kimseyi üzmemek için üzülmeyi göze alan adam aslında çok güçlü. Kaç kişi annesi üzülmesin diye 21 yaşında tekrar liseye döner ki? Ömer bunu yapabilecek nadir insanlardan. 

Ömerin üç yıl önce yaşadıkları hiç kolay değildi ve biliyorum ki onun yaşadıklarının yarısını yaşasaydım onun gibi tekrar neşeyle gülemezdim. Ve yine biliyorum ki benim kardeşim çok güçlü bir adam. Yaşadıklarını ve ona bunları yaşatanları arkasında bırakıp tekrar gülümseyebilecek kadar güçlü biri Ömer.

İçeriye girdiğimizde bize ayrılmış büyük masada ki aileme ve arkadaşlarıma gülümseyerek baktım. Önce Selim gözüme battı, onun geleceğini bilmiyordum. Sonra geleceğini bilmediğim başka birine gözüm takıldı.

Kalbimin daha hızlı çarpmasını sağlayan, nefesimin hızlanmasına sebep olan yegane kişiyi gördüm. Tek bir sözü yada davranışıyla kalbimi yerle bir edebilen ya da sinirlerimi tepeme çıkarabilen yegane kişiyi gördüm. Güneşi, Işığımı.

" Sürpriiiz!" diyerek hızla kollarıma atılan güzel kızı sımsıkı sardım. Bunun üzerine başını boynuma gömüp daha sıkı sarıldı.

" Çok özledim seni Ali, çok."

" Bende seni özledim. Ama niye haber vermedin bana, alırdım seni." dediğimde benden ayrılıp ışıl ışıl gülümseyerek bana baktı.

" Sürpriz yapmak istedim ve sana tam anlamıyla sürpriz oldu." dediğinde başımı sallayıp onu onayladım.

" Abi hadi gelin artık." diyen Ömerle masanın biraz uzağında Güneşle sarmaş dolaş beklediğimizi fark edince hemen geri çekildim ve birlikte masaya yöneldik.

ÖMER

Babam ve abimler geldikten bir saat sonra uzun masada herkes gülüşerek yemeklerini yiyordu. Her ne olursa olsun insanı ayakta tutan yegane şey ailedir. Belki de bu kadar güzel bir ailem olduğu için hala ayaktayım.

" Canımın içi bundan yedin mi? Erdem amcam yapmış, çok güzel." diyen Neşe bir yandan tabağıma elinde ki yemekten koyarken bir yandan da gülümsüyordu.

Neşe, benim canım, kanım. Doğduğumdan beri yanımda olan yegane kişi. Hiç kimse anlamasa bile beni anlayan kişi. Ömer ismini çok nadir kullanır çünkü ben onun canının içiyim, canından öteyim. Canının ötesini anlayan ve gören kişiyim. Her ne olursa olsun doğduğumdan bu yana onun yanındaydım ve bundan sonrada yanında olacağım.

Sonra gözüm tam karşımda oturan abime takıldı, Emir Ali Sancaktar. Babama benzeyen keskin mavi gözleri, siyah saçları ve uzun boyuyla gerçekten ailenin en karizmatik çocuğu. Babamın kıymetlisi, annemin gözbebeği, Sancaktarların ilk çocuğu. Hepimiz abime duyulan derin sevginin farkındayız ve biliyoruz hiç birimiz ondan daha az sevilmiyoruz. Ama abim başka hepimiz biliyoruz. 

Abim en az uğraştıran ve en çok destek olan çocuk bu ailede, yani tam manasıyla bir abi. İlkokulu ve liseyi birincilikle bitirip, İTÜ de mimarlık okudu. Geçen yıl mezun olur olmaz şirkette işe başladı ve babamın yükünü büyük oranda azalttı.

Ama çok büyük bir sorunu var abimin, aşık. Deliler gibi aşık, üstelik ben kendimi bildim bileli böyle. Diyeceksiniz ki gitsin söylesin o zaman, e bende diyorum git konuş diye ama sevdiği kişi amca kızı olunca pek yemiyor galiba. Onun asıl korkusu Güneşin onu reddetmesi. Ama göremediği şey Güneşin gözlerinde ki aşk. Emin olduğum bir şey varsa oda Güneşin abimi daha çok sevdiği.

Hayat Seninle GüzelDär berättelser lever. Upptäck nu