61- Teslim Oluyorum

Začať od začiatku
                                    

"Egemen'i özledim ya. O şimdi gelsin, tüm bu duygusallığı dağıtır. Vardır onun öyle huyları." Gaye, gülümseyerek Rüya'nın söylediklerini onaylarken bakışları bir anda derinleşmişti. "Bunca zamandır abimin yanındaydın," dedi buruk bir tebessümle. "Bana biraz onu anlatır mısın? Hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Onu da sorularımla bunaltmak istemiyorum."

"Ardıç..." Rüya, arkasına yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi ve gözlerini duvara dikerken gülümsedi. "En baştan şunu söyleyeyim, onu sorularınla bunaltman mümkün değil. Senin onu tanımak istediğin kadar o da seni tanımak istiyor. Ama abinin oldukça sinir bir huyu var. Bir şey ona sorulmadığı sürece anlatmaz. Paylaşmayı bilmiyor. İhtiyaçları ve istekleri konusunda da hep yalan söyler. O yüzden ona 'ister misin' diye sormayacaksın, direkt eline tutuşturacaksın. Gösteremese de değer verdiği insanlara karşı çok hassastır. Başka... Başka merak ettiğin ne var?"

"Başından neler geçti?" diye sordu Gaye titreyen sesiyle. Bunu hem çok merak ediyor hem de öğrenmeye korkuyordu. "Üç kardeşiz ve üçümüzün de soyadı farklı. Ben beni koruması altına alan ailenin soyadını aldım ama o ve Çınar..."

"Ardıç'ın babası sizinkinden farklı," dedi Rüya. "Babası Ardıç daha doğmadan, beyin tümöründen vefat etmiş. Anneniz de kısa bir süre sonra sizin babanızla tanışmış. İmam nikâhı kıyarak beraber yaşamaya başlamışlar. Sanıyorum ki dul aylığı alabilmek için resmi nikâh kıymadılar. Ardıç'ın babasının bir fotoğrafını görmüştüm. Ardıç, babasına çok benziyor. O adam da kadının başka bir adamdan olan çocuğunu kabullenememiş herhalde, küçük yaşlardan itibaren Ardıç'ı dövmeye başlamış."

"Bunları sana abim mi anlattı?" diye sordu Gaye yutkunarak.

"Bir kısmını," diyerek cevapladı Rüya. "Babasının o doğmadan evvel neden öldüğünden bahsetti sadece. Gördüğü şiddetten pek bahsetmezdi ama onu ilk gördüğüm gün... Yani, dayak yediği belliydi. Yüzü, kolları, dizleri... Her yeri morluk içerisindeydi."

"Nasıl yollarınız kesişti?"

"Annem bir gün iş çıkışı sokakta bulmuş Ardıç'ı. Ardıç o gün evden atılmış, soğuktan donmak üzereymiş. O sıralar annem en küçük kardeşime hamileydi. Anne yüreği ve hormonlar derken yalnız bırakamadı çocuğu, bizim eve getirdi. Ardıç'ın babaannesine ulaştı. Ardıç 18 yaşına kadar babaannesiyle beraber yaşadı, sonra babaannesi de vefat etti."

"Çınar peki? Onunla yıllarca neden görüşmediler?"

"Ardıç, ilk zamanlar Çınar'ı korumaya çalışmış kendince. Çocuk aklıyla o evdeki gerginliğin sebebinin kendisi olduğunu düşünmüş. O olmazsa Çınar'ın babasının bağırıp çağıracak nedeni olmaz, Çınar da korkmaz zannetmiş. Aklı kesmeye ve kendi parasını kazanmaya başladıktan sonra Çınar için geri dönmüş ama Çınar istememiş onu. Sebebi de çocukken kanser olduğunda abisinin yanında olmaması. Çınar onu aramış, gelmesini istemiş ama Ardıç telefonu suratına kapatmış. Tabii Ardıç bunların hiçbirini duymadı. Babası Ardıç'ı aradıktan sonra sessize alıp öyle vermiş telefonu Çınar'a."

"İğrençlikte çığır açmış," dedi Gaye nefretle. Hiç tanımadığı bir adamdan abilerine yaşattıkları için nefret ediyordu ki nefret etmekte de haklıydı. Rüya da o adamı hiç tanımamıştı. Yine de Ardıç'ın ruhunda açtığı yaralar için ondan ölümüne nefret ediyordu.

"Gaye!" Koridorun sonundan gelen sesle Gaye ve Rüya'nın bakışları o tarafa dönerken Egemen ve Sıla'nın endişe içinde onlara doğru yürüdüklerini görmüştü. Ayaklandıkları anda Egemen, önlerinde durmuş ve Gaye'yi kollarının arasına almıştı. Kaşları çatıktı ve yüzü endişeyle şekillenmişti.

NAKAVTWhere stories live. Discover now