51- Satılık Çocuk

18.4K 1.9K 3.4K
                                    

Alec Benjamin - Let Me Down Slowly

Gaye, aklından geçen ve artık yetişemediği tonlarca düşünceyle beraber hastaneden içeriye girdiğinde Çınar'ı gördüğü anda ne söyleyeceğini, konuya nasıl gireceğini kendisi bile merak ediyordu. Aklını toparlamaya çalışıyordu ancak Sıla'nın söylediklerinin ardından var olan aklı çoktan dağılmıştı. Zaten onun öncesinde de Egemen yüzünden aklının çok başında olduğu söylenemezdi.

Egemen...

Onu, havanın en sevdiği halindeki gökyüzü kadar mavi gözlerini düşünürken bile kalbi tuhaf bir hisle çarpmıştı. Gaye, yumruklarını sıkarak "Şimdi değil," diye mırıldandı ve yürümeye devam etti. Birkaç saniye sonra Çınar'ı gördüğünde Sıla'nın söyledikleri tekrar tekrar aklından geçiyordu.

Çınar, bakıldığını hissetmiş olacaktı ki yorgun kahverengi gözleri birkaç saniye içerisinde Gaye'ninkileri bulmuştu. Yüzüne bariz bir şaşkınlık yayılırken "Gaye?" dedi. Ona doğru yürümeye başladığında Gaye, olduğu yere çivilenmiş gibi tek bir adım bile atamıyordu.

Bu çok düşük bir ihtimaldi ancak Gaye zihninden atamıyordu. Çınar, 8 yaşında lösemiye yakalanmıştı. Aralarında 2 yaş vardı ve Gaye birine iliğini bağışladığında sadece 6 yaşındaydı. Çınar'ın tuhaf bulduğu tavırlarını düşündü. Birden hayatlarına girmiş ve Gaye'ye sanki onu uzun zamandır tanıyormuş gibi yaklaşmıştı.

Nihayet Çınar önünde durduğunda meraklı bakışlarını yüzünde gezdiriyordu. Gaye, yumruklarını sıkıp "Sıla bana bir şeyler anlattı," dedi. Çınar'ın kaşları çatılırken Gaye, başını kaldırıp direkt Çınar'ın gözlerine bakmıştı. "8 yaşındayken lösemi geçirmişsin."

Çınar, duydukları karşısında hiçbir tepki vermemişti. Yalnızca kuru bir sesle "Evet," demişti.

"6 yaşındayken birine iliğimi bağışladım," diyerek devam etti Gaye. Çınar'ın yüzü ifadesiz kalmaya devam ederken Gaye'nin cesareti gittikçe kırılıyordu. "Ve ben evlatlığım."

"Yani? Bunları neden bana anlatıyorsun?"

"Neden olduğunu biliyorsun." Gaye'nin bir anda gözleri sulanmıştı. O an Çınar'ın uzun bir süre boyunca ifadesiz tutmayı başardığı yüzünden ve ruhsuz gözlerinden bir duygu kırıntısının geçtiğini gördü ancak kendisini çabucak toparlamıştı. "Hayır," dedi kendinden emin bir şekilde. "Bilmiyorum."

"Evlatlık olduğumu sana daha önce hiç söylememiştim. Ve sen şaşırmadın. Bunu sana Sıla'nın da anlatmadığına eminim. Eğer böyle bir şeyi ağzından kaçırsaydı mutlaka gelip bana söylerdi."

"Gaye, inan ki saçma sapan olaylarına ayıracak vaktim yok. Çok yorgunum."

Çınar, arkasını dönüp gitmeye yeltendiğinde Gaye, hızlıca onun kolunu kavrayıp yerinde tutmayı başarmıştı. "İliğimi bağışladığım kişi sensin, değil mi?" diye sorduğunda kendinden çıkan soruya inanamıyordu. "Sıla'ya küçükken kanser geçirdiğini hafif sarhoşken anlatmıştın. Aynı gün bana hayatını kurtardığım için teşekkür etmiştin, şimdi hatırlıyorum."

"Gaye-..."

"Biz kardeş miyiz?" Çınar, sessizce ona bakmaya devam ederken Gaye'nin gözlerinden yaşlar dökülüyordu. "Cevap ver bana!" diye çıkıştı. "Sen benim abim misin?"

"Gaye," dedi Çınar sertçe. "Harika bir hayatın var. Annen de baban da seni çok seviyor. Arkadaşların seni çok seviyor. Başarılısın, belli ki bir yerlere geleceksin. Neden irdeliyorsun? Hayatın olduğu haliyle harika zaten. Sen neden bu güzel hayatın içine sıçmak için bu kadar meraklısın?"

NAKAVTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin