35- Yol Arkadaşı

18.1K 1.8K 1.9K
                                    

Lil Wayne & Bruno Mars - Mirror

İyi okumalar...

Sıla, etrafına bakınarak ilerlerken elindeki poşeti daha sıkı bir şekilde kavradı ve Çınar'ın evini bulmaya çalıştı. Birkaç dakika önce ona mesaj atıp otobüsten indiğini söylemişti. Çınar'ın nerede yaşadığını bilse de ilk kez geliyordu ve oturduğu mahalle...

Genç kız, titrek bir şekilde nefes aldı ve adımlarını daha hızlı atmaya başladı. Ürkütücüydü. Yaşını başını almış adamların iğrenç bakışlarına maruz kalmıştı ve ilerledikçe daha kötüsü oluyordu. Önünden geçtiği erkek grubunun sözlü tacizini duymazdan gelmeye çalışırken bileğinde sıcak bir tutuş hissetmişti.

Kafasını kaldırdığında Çınar'ın soğuk bakışlarıyla karşılaşmıştı. "Bu taraftan," diyerek Sıla'nın bileğini iyice kavradı ve onu bu korkutucu ortamdan uzaklaştırdı. Nihayet kimsenin olmadığı bir yere geldiklerinde Sıla, derin bir nefes almıştı.

"Beni durakta beklemeni söylemiştim," diye homurdanan Çınar'la kaşlarını hafifçe çattı. "Öyle mi söylemiştin? Görmemişim."

Sıla, günlerdir göremediği ve hasret kaldığı yüzünü incelemekten kendisini alamamıştı. Kaşları çatıktı, bakışları yorgundu ve boğazına sardığı atkı burnuna kadar yüzünü örtüyordu. Bu kadar özleyip sadece yüzünün yarısını görebilmesi haksızlıktı ancak bununla da yetinebilirdi.

Elindeki poşeti hatırlayıp Çınar'a uzattı ve bu esnada inceleyici bakışlarını genç adamın yüzünden çekmedi. Çınar, Sıla'nın uzattığı poşeti alıp ağırlığını tartarken Sıla konuşmuştu. "Defterlerimi de getirdim."

"Boşuna taşımışsın. Okulu bırakacağımı söylemiştim."

"Biliyorum. Ama istediğinde yeniden başlayabilmen için-..."

"Benden adam olmayacak, Sıla. Boşuna zorlama." Sıla, en nefret ettiği şey olan sözünün kesilmesinin ardından dudaklarını birbirine bastırdı ve sinirlenmemeye çalıştı. Zaten Çınar'ın yorgun yüzüne bakarken bu duygular ona bir türlü uğramıyordu.

Çınar'ın annesi akciğer kanserinin son evresindeydi. Hiçbir tedaviye yanıt vermiyordu ve Sıla, her ne kadar aklından kovmaya çalışsa da ölmesi büyük bir ihtimaldi. Çınar, ailesinden neredeyse hiç bahsetmezdi. Ama annesinin hastalığının onun için ne kadar zor olduğunu Sıla görebiliyordu.

"Keşke benim sana inandığım kadar sen de kendine inansan," diye mırıldandı genç kız. Çınar, şaşkınlıkla gözlerini Sıla'nın suratına çevirdi. Burnunun ucu soğuktan kızarmıştı, yanakları da kıpkırmızı olmuştu. "Çok zeki bir çocuksun, Çınar. Çok iyi yerlere gelebilirsin."

Çınar'ın dudakları alayla kıvrıldı ancak yüzünün yarısı atkının içerisinde olduğu için Sıla, bunu görmemişti. "Senin o dediğinin olması imkânsız."

"Nedenmiş o?"

"Çünkü gerçek dünya senin hayal dünyandan oldukça farklı." Çınar, elindeki poşetin içinden Sıla'nın defterlerini çıkarıp genç kıza uzattı. "Hem zaten lise okumak için geç kalmıştım. Çalışmam gerekiyor. Annem bu haldeyken ve..." Genç adamın sözleri boğazına dikilirken yutkunarak o korkunç hissi itekledi.

Annesinin iyi bir anne olmadığını biliyordu. Onunla ilgilenmezdi, saçını dahi okşamazdı. Hasta olmadan önce yemeğini yapardı yalnızca. Çınar'ın karnını doyurup ruhunu aç bırakırdı. Yine de... Annesiydi işte. Bu dünya üzerinde ondan başka kimsesi yoktu ve onu kaybettiğinde Çınar yapayalnız olacaktı.

NAKAVTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin