|62|

23K 1.7K 668
                                    


Her şey bir rüya gibiydi. Hayır, rüya değil. Kabus. Berbat bir kabus.

Yaklaşık bir saat önce yaşanan olayın dehşeti hala vücudunu titretecek derecedeydi. Utanmasa oturup ağlardı, o derece feci etkilenmişti. Onu sevdiğini biliyordu, farkındaydı fakat içindeki her şeyin ona ait olduğunu bir saat önce farkına varmıştı. Onsuz yapamayacağını, onsuz bir hiç gibi hissedeceğini ve hatta ölümün kıyısına geleceğini anlamıştı. Ahmet anladı, Cengizi sadece kalbinin değil, hayatının merkezine de koymuştu.

Arabadaki sessizlik kötüydü, rahatsız ediciydi. Arka koltukta oturan kadın sessizce ağlarken burnunu çekiyordu arada. Yanındaki oğluna sıkıca sarılmıştı. Dalgalı saçlı çocuk ise kafasını pencereye yaslamış, yanında ağlayan kadını görmezden geliyordu. Ruhsuz bakan gözleri dışarıyı izliyordu. Saatin geç olmasından kaynaklı dışarıda tek tük arabadan başka pek kimse yoktu.

Kara gözler dikiz aynasından arkaya baktı. Bu sırada onun için hastanenin acil girişinde durmadan ağlamış erkek kardeşine bakan genç, beyaz sargı bezleriyle sarılmış bileklerini ona uzattı ve güven verici bir şekilde saçını okşayıp önüne döndü.

Dönerken dikiz aynasından kara gözlerle göz göze geldi. Kızarmış kara gözler büyük bir endişeyle ve üzüntüyle bakarken kendi açık kahve gözleri ruhsuz bir şekilde bakıyordu. Önüne döndü Cengiz. Sarılı bileklerini kucağına koymuştu.

Evin önüne gelince kadın bir an olsun oğlunun kolundan ayrılmamış, ona yapışıktı. Ahmet de Eymen'in elini tuttu. Dairenin önüne geldiklerinde kadın kapıyı açtı.

Esmer adam hızla eğildi gencin önüne ve ayakkabılarını çıkarmasında yardımcı oldu.

Cengiz önünde eğilen ve ayakkabılarını çıkaran adama bakarken, "Kendim yapabilirim, sakat değilim." dedi durgun bir sesle. Ahmet onu duymazdan geldi.

Hepsi içeriye geçtiğinde Cengiz kendini öyle yorgun ve hissiz hissediyordu ki, direkt odasına girdi, kapısını kapattı.

Ahmet bir nefes verip ağlamaktan helak olmuş kadına baktı.

"Yenge, perişan oldun bak, sen de git biraz dinlen." dedi.

"Görmedin mi o halini? Ya bir şey yapsaydı kendine? Ne yapardım o zaman... Allahım sen koru." diye ağlamaklı bir şekilde konuşan kadın adeta nefesinin sıkıştığını hissettiği için elini göğüs kafesine koyup büyük bir nefes çekmişti içine.

"Düşünme bunları sen. Eymen de çok etkilendi zaten."

"Lanet olsun o adama. Çocuğu ne hale getirdi... Allahın cezası adam." dedi kadın hırsla, dişlerinin arasından.

"Yenge." dedi Ahmet kadının omzuna dokunarak. "Hadi sen Eymen'in yanına git. Çok üzüldü. Ben Cengiz'in başından ayrılmayacağım, merak etme. Dış kapıyı da iyice kilitle, ben uyumam bu gece." dedi.

Kadın kendisine güven verici bir şekilde bakan ve konuşan genç adama bakarken kafasını salladı. Zaten şu an Cengiz'i kendine getirebilecek tek kişi Ahmetti. Her zaman böyle olmuştu. Bu yüzden ona güveniyordu.

"Tamam, bir şey olursa seslen." dedi kadın.

Kafasını salladı Ahmet.

Genç adam az önce kapanan kapıya yürüdüğünde kadın bir süre olduğu yerde öylece durdu. Ardından omuzlarını düşürerek dış kapıya yürüdü, kilitledi üst üste. Küçük oğlunun yanına gidip sakinleştirdi.

Eymen uyuduktan sonra banyoya girip bir kova su ve bezi alıp yerdeki kanları gözlerinden akan acı yaşlar ile temizlemeye başladı.

Bu sırada karanlık odada, yatağına uzanmış çocuğa öylece ayakta dikilerek bakıyordu Ahmet. Işığı açmadı.

Tehlikeli Yakınlaşma [BXB] Where stories live. Discover now