|4|

33K 2.6K 1.4K
                                    

İkisi de soğuk havayı umursamadan tepede yan yana otururken ellerindeki biraları yudumluyorlardı. Gecenin karanlığı ikisinin üzerine çökmüşken gökyüzünde parıldayan yıldızların altındalardı.

Cengiz birasından bir yudum alırken kafasını yana çevirdi ve yanındaki esmer adamın yüzüne baktı. Kirpiklerini ağır ağır kırpıştırarak onun yüzünü izlerken hiçbir çekincelik göstermedi.

Yeni çıkmaya başlamış sakalları, keskin hatlı yüzü, şekilli burnu uzun kıvrık kirpikleri olan adamı hayranlıkla izlerken daha önce bir şeye bakarken bu kadar keyif aldığını hatırlamıyordu. İç çekiyordu ona bakarken.

Ahmet birkaç yudum alırken yanındaki gencin onun üzerindeki bakışları fark etmedi. Gözlerini kısmış bir gökyüzündeki yıldızlara bir de tepeden gözüken mahallenin görüntüsüne bakıyordu.

Sonunda kafasını yana çevirip kendisine bakan gözlerle göz göze geldiğinde hızla bakışlarını kaçırıp önüne döndü Cengiz.

"Hayırdır?" diye sordu Ahmet.

"Bir şey yok."

Esmer adam gözlerini kısarak gencin yandan profilini izlerken fark ettiği detay ile "Bak bana bir." dedi. Elini çenesine atıp nazikçe kavradığında kendine doğru döndürdü yüzünü. Bir anda çenesinden hissettiği parmaklar ile afallayan genç yüzünü adama doğru döndürdü.

Ahmet gözlerini kısarak onun yarılmış kaşına bakarken "Ne oldu burana?" diye sordu.

"Kavge ettim." dedi Cengiz ifadesiz bir sesle. "Baranla." diye de eklediğinde Ahmet bir nefes verip elini çekti.

"Oğlum ne alıp veremediğiniz var anlamıyorum ki. Bir gün ikinizi de pataklayacağım o olacak." dedi.

Cengiz bir şey demedi. Bir süre ona bakıp dudaklarını birbirine bastırdı ve elindeki bira şişesini dizlerinden kırıp kendisine doğru çektiği bacaklarının arasına koydu.

Ellerini arkaya doğru atıp avuç içlerini çimenlere yasladı ve arkaya doğru hafifçe eğilirken bacaklarını uzattı öne doğru.

Ahmet ona döndü ve bedenini hafifçe yana doğru yöneltti.

"Hadi anlat."

Cengiz bakışlarını ona çevirdi. "Ne anlatayım?"

"Canını sıkan şeyi. Belli bir haller var sende."

Cengiz hafiften sırıtırken dilini çıkartıp alt dudağını yaladı ve gözlerini kısarak baktı adamın koyu gözlerine. "Boşver, şimdi senin güzel canını da sıkmayayım durduk yere."

"Olmaz öyle söyle diyorum." diye diretti Ahmet.

Ağır ağır kafasını salladığında bir nefes verip kaşlarını kaldırdı. Bu kadar öğrenmek istiyorsa söyleyecekti o zaman.

Bacaklarını kendine çekip bağdaş kuruduğunda öne doğru doğruldu. Ellerini birbirine vurup çırparken kirpiklerini kısarak şöyle bir etrafa bakındı. Ardından tekrardan kendisine beklentiyle baka adamın gözlerine baktı.

"Birine çok fena tutuldum." diye söze başladığında direkt olarak gözlerinin içine bakarken sert bir ses tonuyla söyledi.

"Ha şöyle, biliyordum sevda işleri olduğunu. Başka türlü insanı böyle deli eden nadir şey vardır dünyada." dedi Ahmet ve elindeki şişeyi bırakıp bir ayağını uzattı. Diğerini de dizinden kırıp kendine çektiğinde dikkatini karşısındaki gence verdi. "Ee?"

"Uzunca süredir seviyorum onu ama onun haberi yok."

Kaşlarını çattı Ahmet. "Platonik diyorsun... E git söylesene oğlum neyi bekliyorsun? Seni reddeder falan diye mi korkuyorsun?" diye sordu.

Tehlikeli Yakınlaşma [BXB] Where stories live. Discover now