ŞÜPHE -26

508 50 7
                                    

"Menfaat, her yakını uzak ediyor. Ayağıma çelme takanlar, gözümün kurumamış yaşına dahi bakmıyorlar. Elimi, tutulması için onlara uzatmak yerine ıslanmış yanaklarımı silmeliyim. Onlar ansızın ittirseler de ben kendim kalkmayı bilmeliyim."

Yanına telefonu ve arabanın anahtarını alıp, annesine yakalanmadan dışarıya çıktı. Geç olmadan dayısının yanına gitmeliydi. Yine tüm olanların dışında kalmak istemiyordu. Demir kapının yanına geldiğinde, korumalardan biri bu saatte dışarıya çıkmak isteyen Sahra'nın yanına yaklaştı. "Bir arzunuz mu vardı efendim?" Henüz ismini bile bilmediği adamın kapının önünde durmasına kaşlarını çattı.

"Dışarıya çıkacağım" dedi sertçe. İçinden bir ses hızlı olmasını söylüyordu, sabırsızlığı bundandı.

"Peki buyurun, götürelim sizi gideceğiniz yere."

"Gerek yok ben giderim." Öne doğru bir adım atmaya yeltendiğinde, yine engellendi. Koruma yerine gardiyan dikmişlerdi sanki kapıya. Evde kontrol, dışarıda kontrol, sürekli kontrol... Dayısına gideceğini söylese, annesinin haberi olurdu muhakkak. O zaman da kimseden bir şey öğrenemezdi. Sanıyorlardı ki, ona bunu yapanla yüzleştiğinde kötü etkilenecekti. Oysa hiçbir şey bilmemek daha kötü hissettiriyordu. Günlerdir bir merak kuyusunda çırpınıyordu. Artık buna bir son vermeliydi.

"Kesin emir var Sahra hanım, güvenliğiniz için tek başınıza dışarıya çıkamazsınız." Yine birileri kendisinden başka herkesin emirlerine riayet ediyordu.

"Emredersiniz!" diye bağırdı günahı olmayan adama. Sonra durup derin bir nefes aldı, yarası sızlamaya başlamıştı. Elini karnına götürdü yavaşça. Bir şekilde dışarıya çıksa bile araba kapının önündeydi, yakalanırdı. Bu işi fark ettirmeden çözmek en iyisi olacaktı. "Amcamın evine gitmek istiyorum."

"Peki, önce annenize haber vereyim."

"Ne? Hayır!" Elini cebine atmış adam kuşkuyla baktı Sahra'ya. "Yani, uyudu annem. Hiç hoşlanmaz gece uykusunun bölünmesinden. Zaten amcama giderken de haber vermemize gerek yok." Anahtarı adama uzatıp, tereddütlü hareketlerini seyretti. Normal olmaya çalışmak kadar zoru yoktu şu anda. Elinden gelse bağıra çağıra kovardı da, biraz dayanması gerekiyordu. "Gidebiliriz." Arabanın yanına yürüdüler.

Korumaya ön kapıyı açmasını işaret etti. Adam ilk başta garipsese de bir şey demedi. Biraz daha müdahale etse Sahra'nın ters tepki vereceğini düşünüyordu çünkü. Kabataslak gidecekleri yeri anlattı genç kız. Asıl planı farklı olduğundan detay vermeye gerek duymuyordu. Yollar boştu, dükkânlar yeni yeni kapanıyordu. Gözüne kestirdiği bir dükkâna yaklaştıklarında, öksürmeye başladı.

"İyi misiniz?" Koruma arkası kesilmeyen öksürüklerden sonra endişeyle yavaşlattı arabayı.

"Bir su alsak..." Boğazını tutup, zorla kızarttığı yanaklarını şişirdi Sahra. İnandırıcı olmak için birkaç küçük dokunuş yapması gerekmişti sadece. Hedefine yaklaştıklarında iki büklüm olmuş halde adamın arabadan inmesini bekledi.

"Hemen geliyorum, bekleyin lütfen." Arkasını dönen korumasına sırıttı. Tabi ki beklemeyecekti. Adam dükkâna girer girmez arabadan inip şoför koltuğuna geçti. Hızlı hareketlerinin bedeli olarak yarası iyice sızlamaya başladığında, elini yumruk yapıp sıktı. Daha fazla beklemeye zamanı yoktu. Çalışır haldeki arabayı harekete geçirdi. Bu sırada elindeki suyla koşarak gelen korumasının bağırdığını duyduğunda dikiz aynasından gittikçe uzağında kalan adama baktı.

Karşısına çıkan ilk kavşaktan döndü. Nereye gideceğini bilen yoktu, onu aramak isteyenin de tahmin yürütmesi zor olacaktı. Doğruca dayısının evine sürdü arabayı. Şanslıysa onu evde bulur, her nereye gidecekse peşine düşerdi. Değilse de evde yapması gereken şeyi yapar beklerdi. Kısa süre sonra geniş sokakta yavaşça sürdüğü arabayı, dayısının evinden bakanın göremeyeceği bir noktada durdurdu.

SAHRA ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now