KÂBUS -10

699 63 37
                                    

Sahra kollarını bağlamış, kahkahayla gülen dayısına eşlik eden ev halkına bakıyordu. Adam neşesiyle beraber gelmişti akşam yemeğine. Ama konu Sahra ve haylaz çocukluğu olunca genç kız gülemiyordu. Hatta bu konular Tarık'ın yanında açıldığı için de fazlasıyla rahatsızdı. Dayısının haberi yoktu Tarık'ın bildiği her şeyi koz olarak kullanacak biri olduğundan.

"Yazlıktan dönerken... Bir de baktık ki Sahra'nın çantasında hareket eden bir şey var." Hafif kirli sakalları beyazlamış olan adamın yüzü, güldükçe kızarıyordu. "Meğer sahilde bulduğu bir kaplumbağayı çantasına atmış, İstanbul'a getiriyormuş." Genç kız çok net bir şekilde hatırlıyordu o günü. Annesi izin vermeyince gizlice yanına almıştı kaplumbağayı. Ama yakalanmıştı ve hayvanı arabadan indirip, yeni bir sahile bırakmışlardı. Herkes neşe içindeyken istemsizce güldü. Fazlasıyla haylazlıklar yaptığı bir çocukluk geçirmişti.

Tarık, geçmişten bu güne fazlasıyla değişen kıza baktı. Değişmek bu dünyada bir kanundu zaten. Önemli olan hayat heybesinde eskiyi ve yeniyi taşıyabilmek, bazen gülmek bazen de ders almaktı. Ama Sahra'nın durumunun farklı olduğunu biliyordu. İsteyerek değişmiş, zamanla olgunlaşmış değildi. Özgürce gülemiyorken, onun hakkında bunları söylemek doğru olmayacaktı. Dışarıdan bakan bir göz; genç kızın çocukluğuna veda etmek zorunda kaldığını, rızasıyla kişiliğini değiştirmediğini, hep tereddütlü ve eksik olduğunu söyleyebilirdi rahatlıkla.

"Kenan'ın uçurtmasının ipini kestiğin günü hatırlıyor musun?" Ragıp beyin yeniden söze girmesiyle güldü Tarık. "Oyuncak bebeğine çirkin dediği için paramparça etmiştin ipi." Genç kız her ne kadar değiştiğini iddia etse de, şirkette avukatına çektirdiği çile geçmişten gelen bir yetenekti. Ragıp abisi sayesinde bu akşam emin olmuştu. Sahra'nın vereceği herhangi bir tepkiyi beklerken, yüzünden hiç çekmedi bakışlarını. Kaşlarını çatıp, derin bir nefes vermesinden anlaşılıyordu itiraz edeceği. Çayından bir yudum aldı ve savunmaya geçen patronunu izlemeye devam etti.

"Dayı bütün yaramazlıklarımı bu akşam mı konuşacağız yoksa yarına da biraz bırakacak mısın?"

"Senin maceraların öyle bir gecede bitmez ki Sahra. Yarın da konuşuruz, öbür gün de..."

"Ay utandırma kızı Ragıp. Sahra'mız büyümüş, olgun bir kız olmuş da şirketin başına geçmiş. Sen hâlâ kız kaplumbağa kaçırdı diye gülüyorsun." Yengesinin kendisini savunduğunu düşünüp ona destek olacaktı ki, son cümleden sonra onun da gülmeye başladığını görünce umutsuzca arkasına yaslandı. Bu gece Tarık'ın bilmediği ne varsa anlatılır diye düşünüyordu. Avukatı da oturduğu yerden keyifle dinliyordu zaten.

"Tabi, dinle söylenen ne varsa, eline koz olarak geçsin değil mi?" diye mırıldandı. Kimse duymadı ama kısa bir an genç adamla göz göze geldiler. Tarık muhabbete dahil olsa, kendisi hakkında konuşuyor diye sinir olacaktı Sahra. Konuşmadığında da bilgi topluyor diye sinir oluyordu. Adamın burada bulunuşunaydı aslında tavrı. Aile içerisinde rahat olunması gerekirken, Tarık var diye tedirgindi. O bir emrivakiyle hayatına girmekten öte, fırsatçı bir casustu gözünde. Bunu yüzüne karşı söylese çekinmeden kabul edecek biriydi üstelik.

Garip bir adamdı, gerçekten çok garip. Bir oyun oynuyordu ve bunu ustalıkla yapıyordu. Sahra ise bilmediği detaylar yüzünden bozamıyordu bu oyunu. Kibar bir beyefendiden, kaba ve sınırlarını aşan birisine dönüşmesi saniyeler süren adamın niyetini anlayamıyordu. Kötü olduğundan emindi ama kestiremiyordu nedenini. Her şey normalmiş gibi davrandığında, zararsız ve sevimli birisi olabiliyordu. Yemekten döndükleri gece yaptığı iyiliği hiç unutamayacaktı. Ama işler istediğinin aksine gittiğinde, aniden değişiyordu tavrı. Üstelik bunu Sahra'dan başka yadırgayan da yoktu çevrede. Sahi, neden?

SAHRA ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now