GÜVEN -19

484 53 13
                                    

Kendisinden başka hiç kimsenin, Tarık ve Ercan bey arasındaki samimiyeti bilmediğinden emin olduğunda ayağa kalkıp odanın içinde dolanmaya başladı. Uzun süredir oturuyordu zaten, bacakları ağrımıştı. Üstünde gezinen manalı bakışlardan da kurtulurdu böylece.

"Bak sen şu hergeleye! Aklı sıra para tırtıklayacak bizden. Bir de yandaş bulmuş kendine, onun da kim olduğunu öğreneceğim!" Yakup bey sinirle söylendiğinde, odanın içinde dönmeyi bırakıp amcasına baktı.

"Kart bilgileri ellerindeyken, bilgisayar üzerinden işlem yapmaları çok kolay. İstedikleri hesaba para geçirebilirler. Güvenmediğimiz insanlara iş emanet etmek zorunda kalıyoruz, ne acı..." Derin bir nefes alan Okan, esefle konuştuğunda yalancı bir üzüntü ekledi suratına.

"Şu Tarık şirkette dolaşıp duruyordu. Avukatlık yaptığını falan da görmedim. O yapmış olmasın?"

"Bilip bilmeden insanların günahını almayın Cihan bey!" Sahra'nın ani çıkışıyla istifini bozmadı adam.

"Onun görevini sen yapıyorsun sanırım." Tarık'ın avukatlık yapmasını söylemesinden sonra, bir de Cihan bey çıkmıştı başına. Sahiden avukat mı olsaydı? Derin bir of çekip amcasının yanına gitti. Ciddi bir muhatap arıyordu karşısında.

"Amca, kimseye avukatlık ettiğim yok. Sadece, sırf hoşlanmıyorsunuz diye Tarık'ı suçlayamazsınız diyorum. Doğru olan bu değil mi? Adam şirket için elinden gelen iyiliği yapıyor."

"Tarık mı?" Okan çatılan kaşlarıyla, bey diye hitap etmemesine takıldığında mırıldanır gibi düzeltti hitap şeklini.

"Tarık bey yani..."

"Cumaya kadar öğreneceğim kim olduğunu. Eninde sonunda öğreneceğiz gerçi..." Amcasının dalgın bakışlarla masayı izlediğini görünce daha fazla konuşmak istemedi. Tarık'ı suçlamayacaktı bu konuda. Adamın her mevzunun içinde belirmesine kızdı tekrardan. Olur olmadık her mevzuda, Tarık denmek zorunda mıydı? Sıkıntıyla çıktı odadan.

"Sahra Tarık'ı savunma konusunu uzatmasa bari." Cihan bey toparlanırken kaşlarını havaya kaldırdı. Gözü ortağındaydı. Adamın yüzü henüz gülmemişti. Oysa hallolmuş bir sorun varken mutlu olması gerekmez miydi?

"Adamın suçlu olduğunu nereden biliyorsun?" Şüpheyle sordu Yakup bey. Okan, amcasına baktığında gülerken buldu onu.

"Biliyorum Yakup, senaryoya göre Tarık şirkete ihanet eden bir çalışandır ve Sahra bunu öğrendiğinde genç avukatını derhal kovar. Sonra gözleri onu ve şirketi kurtaran kahramanı bulur, yani aslan yeğenim Okan'ı. Hikâyenin devamını tahmin ediyor olmalısın. Onlar ermiş muradına, biz sayalım paraları." Bir kitaptan kesit okuyormuşçasına gözlerini kapatıp, aheste aheste konuştu. Yakup bey ise hiç olmadığı kadar şaşkındı.

"Sen mi düzenledin bu tezgâhı? Ne zamandan beri benden habersiz plan yapıyorsun?"

"İnandırıcı olmadı mı ama?"

"Başlatma inanmasından Cihan! İçeride bir hırsız var sanıp ne kadar bunaldığımı gördün mü? Nasıl bir oyun oynadın böyle?" Elini yakasına götürüp, kızarmış yanaklarını şişirdi.

"Sakin ol Yakup amca, Tarık denen heriften sessizce kurtulmamız için yapılmış bir plandı. Güvenlik ihlalini yaptıran bizdik, giden bir para yok. Ercan da biraz para ve başka bir şirkette mevki sahibi olmak uğruna, saf saf yanında dolaşan herifi harcamaya hevesliydi zaten. Yeniden biz bize kalacağız!" Ters bakışlarını Okan'a çevirdi. Normal bir şeyden bahseder gibi, kendisi de dahil herkesi kandırdıkları planı anlatırken fazlasıyla rahattı. Birbirlerinin arkasından iş çevirecek hale ne zaman gelmişlerdi? Sessiz kalmakta zorlanırken güvenini tekrar sorguladı.

SAHRA ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now