Yalnızdı, yapayalnız... Belki de hiç de yalnız değildi…
Evini, hayatını, yüreğini dolduran küçücük bir beden ve o bedene duyulan kocaman bir sevgi... Parmağına dokunan küçücük bir dokunuş ya da parmağını sıkıca tutan küçücük parmaklar...
Hayır. Yalnız değildi…
Sadece tek bir bedendi belki ama kesinlikle hayatının tamamını kaplayan, yüreğini ele geçiren kocaman bir sevgiydi hayatındaki. Onunla asla yalnız değildi, olamazdı, olmayacaktı.
Umuttu o, hayaldi, neşeydi.
Hayatının yegane dayanağı,
En büyük gücü ya da en zayıf noktasıydı o.
Yürekten gelen yüreğe giden
Güçlü, saf, yoğun bir sevgiydi ona duyulan.
---
Geniş bir aile, sevgi dolu bir yuvası vardı.
Ama ya aşk? Yüreğini sıkıca saracak, kalbine sıcacık nefesini üfleyecek sevdası neredeydi?
Hemen yanı başında… Belki de çok uzağında…
Ama ne olursa olsun oradaydı. Kendisi için yaratılmış, hediye olan bir aşktı o ve onu istiyordu. Zor olsun ya da kolay yeter ki bir gün kendi kalbinde olanlar onun kalbinde de yeşersin, büyüsün, olgunlaşsın ve kendi kalbindekiler ile bir olsun.
Yeter ki olsun.
Küçücük bir beğenme,
Büyüyen bir heyecan,
Ve yoğunlaşan bir aşktı.
Karşılıklı ya da karşılıksız
Oradaydı işte, kalbin içinde
Ve eşini
Diğer kalbini umutla bekliyordu yanına.