İstemsizce vücudu titrerken üzerindeki tişörtü çıkarttı ve yatağına fırlattı. Aynadaki görüntüsüne baktı tedirgin bir şekilde. Kıpkırmızı dudakları, çıplak vücudundaki meme uçlarında parlayan piercingler...

Aynadaki o değildi. Aşkı yüzünden hiç olmadığı bir hale bürünürken bir an için boğazında yumru oluştu.

Aklında tek bir düşünce vardı.

Kırmızı ruj sürsem beğenir mi beni? Biraz da olsa onun istediği gibi yapsam dikkatini çeker miyim? Erkeğim diye beni istemiyor, kadınsı şeyler yapsam hoşuna gider mi? Güzel bulur mu beni?

Hızla telefonunu eline aldı ve ön kamerayı açtı. Elini koyu kahve saçlarına atıp karıştı ve asi bir görüntü verdi. Bir elini diğer koluna atıp etkileyici bir şekilde dururken kameraya bakıp birkaç tane fotoğrafını çekti.

Elinin tersi ile burnunu silip titrek parmakları ile mesaj kısmına girdi ve Ahmet’in isminin üzerini tıkladı. O kadar hızlı hareket ediyordu ki... Fotoğrafı seçip ona yolladığında iki tik oldu anında. İnterneti açıktı demek ki.

Anlık olarak kalbi hızla çarptı Cengiz'in. Bir aynadaki görüntüsüne bir de ona attığı fotoğrafa baktı.

İçini amansız bir tedirginlik kapadığında hızla fotoğrafın üzerini basılı tuttu ve 'herkesten sil' seçeneğine tıklayıp 'bu mesajı sildiniz.' olmasını sağladı.

Telefonu yatağına fırlatıp dolu gözleriyle elini dudaklarına attı ve hırsla sildi. Kırmızı ruj dudaklarından yanağına doğru dağınık ve pis bir şekilde dağıldığında eli de ruj lekeleriyle bürünmüştü.

Odanın ortasında ellerini saçlarına daldırdı ve olduğu yerde çöküp sessizce ağlamaya başladı. Elleriyle yüzünü örtüp ağlamasını durdurmaya çalışırken dudaklarını kemiriyordu hırsla.

Kendi gibi bir insanın bu hale düşmesi kendi kendine acımasına neden olduğunda dişlerini sıkarak ayaklandı ve çekmecesinden ıslak mendilini çıkarıp hırsla dudaklarını ve yanağını sildi. Elini de sildikten sonra üzerini giyindi ve gözlerini sertçe silip yatağına yöneldi.

Kendinden taviz vermeyecekti. Onun yüzünden kendini değiştirmeyecekti.

Aynı zaman dilimi içerisinde yatmak için odasına gitmiş adam üzerini değiştirmişti. Yorgun bir şekilde yatağında yatan kardeşini uyandırmamaya özen göstererek rahat bir şeyler girdi ve ışığı kapatıp yatağına girdi.

Yorganının altına girdiğinde telefonunu eline almıştı ki üstten gelen bildirim ile duraksadı.

WhatsApp bildirim.
Cengiz
Fotoğraf*

Kaşlarını çatarken mesajı görmemek için hızla galeriye girdi ve inen fotoğrafa baktı. Üzerini tıklayıp resmi açtığında gördüğü şey ile kalbi tekledi ve gözleri büyüdü.

Başını hafif eğip çıplak koluna yaslamış olan çocuğun dudaklarındaki kan kırmızı ruj beyaz tenine öyle yakışmıştı ki... Çıplak vücudunun yarısı gözükürken kadraja giren sağ meme ucundaki piercinge gözleri takıldı.

Kalp atışları hızlanırken hızla yan tarafa baktı. Kardeşi uyuyordu sessiz sessiz.

Yutkundu ve yorganının altına iyice girip telefonu da yorganın altına koydu sanki biri görecekmiş gibi.

Dudakları aralanmış bir şekilde fotoğrafı incelerken gözleri ışıldadı adeta. Çatık kaşları gevşedi yavaşça. Kara gözleri kocaman açılmış fotoğrafı inceliyordu.

Bu çocuk ne yapmıştı?

İki parmağı ile fotoğrafı büyüttü ve karış karış inceledi. Dışarıdan bile yumuşacık gözüken hafif dalgalı koyu renk saçları alnına doğru dökülmüştü. Uzun ve tane tane kirpiklerinin arasında bakan kahve gözleri insanın içine işliyordu. Güzel şekilli burnunun altından dolgun kırmızı dudakları o kadar seksi duruyordu ki... Bir erkek nasıl kırmızı rujla böyle dururdu?

Farkında olmadan kuruyan dudağını ıslattı ve ince boynuna, ardından kan kırmızısı dudaklarına baktı. Dolgun dudakları öyle öpülesiydi ki... Kara gözler kalemle çizilmiş gibi olan dudaklarda fazlaca oyalandı.

Bu kadar güzel miydi bu çocuk? Hoştu, yakışıklıydı ama güzeldi de aynı zamanda. Çok güzeldi... Nasıl böyle bakabiliyor insana, nasıl böyle çekici olabiliyor? Sadece fotoğrafta bile nasıl etkilerdi insanı?

Bakışları bir detaya takılınca kaşlarını çattı tekrardan ve hızla büyüttü ekranı daha da. Meme ucunda bir piercing vardı. Dişlerini sıktı ve mümkünmüş gibi biraz daha büyütmek istedi. Gerçek miydi bu? Siktir.

Dişlerinin arasından bir nefes verdi ve ekranın alt köşesindeki çöp kutusu sembolüne tıkladı. Ekranda çıkan fotoğrafı sil seçeneği üzerinde parmağı duraksadı. Basmadı.

Durdu... Durdu...

Gözlerini sıkıca kapattı. Gözünün önüne anında fotoğraf geldi.

Sertçe yutkundu.

Kafasını geriye attı, ardından kaldırdı.

Hızla tekrar ekrana baktı ve fotoğrafı silmedi. Geri tuşuna basıp galeriden çıktığında ekranı kilitledi ve telefonu yastığının altına koyup gözlerini karanlık tavana dikti.



Tehlikeli Yakınlaşma [BXB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin