28.BÖLÜM(***Sil Baştan Gerçekler***)

5.1K 242 14
                                    

“Sen benim kaybettiğim masumiyetim,

Deli gibi arzuladığım,

Serseri gibi aradığım sevdamsın…”

 

  Gözlerinden akıp giden, yüreğine delercesine acı çektiren, karşısında dimdik duran, babasının bahsettiği kişi Umut’tan başkası değildi. Anlamadığı şey Umut’un hemen arkasında duran patronu Mert AZDER, onun burada hem de Umut’un yanında ne işi vardı. Beren anlamıyor, kafası bir türlü almıyordu. Burada neler oluyor diye iç geçirirken kaşları istemsizce çatılmıştı. Kimseden çıt ses çıkmıyor, aylar sonra birbirine deli gibi âşık olan bu çiftin karşılaşmasını soluksuz izliyorlardı. Beren, onu gördüğü zaman neye uğradığını şaşırsa da tuhaf bir şekilde duruşu dikleşmiş ve Umut ile birlikte yitirdiği güvenini geri kazandığını fark ediyor, kendini güçlü hissediyordu. Gözlerinin en derinine bakarak bir adım Beren’ e doğru attı, ikinci adımı atamadan kızın yüksek sesi ve kendisine doğru havaya kaldırdığı dur diyen el hareketiyle yerinde kıpırtısız kaldı.

“Yaklaşma bana,” kafasını arkasında duran insanlara döndürerek, “Burada neler dönüyor?”derken sesinin bu kadar kararlı, katı ve yüksek çıkmasına onu tanıyan herkes gibi kendi de şaşırmıştı. Beren, kolay kolay sesini kimseye yükseltmeyen, her zaman insanlara iyi davranan naif, sessiz, sevecen ve ılımlı bir kızdı. Kendine gösterilen her kötü davranışı bir şekilde ılımlı karşılar, karşısındaki insanın haklı olma ihtimali olduğunu düşünürdü. Ama bu defa roller farklı, karşısındaki insan canını çok acıtmış, bile isteye bir nevi ölüme terk etmiş, onu nefessiz hayata mahkûm etmişti. Diri diri mezara gömmüştü. Yaşattığı tüm acılara, kayıplara rağmen unutamadığı Umut’una, deli gibi özlediği yüreğine, hasret kaldığı gözlerine bakarken an be an adeta içine çekiliyordu. Beren’ in kendisine yükselen sesine rağmen tüm gücünü toparlayıp konuşmaya başladı.

“Beren,  ben, ben bir anlamı var mı bilmiyorum ama olmasını istiyorum. Bu yüzden ben yaptığım ve sana çektirdiğim tüm acılar için özür dilerim.” Boynu aşağıya doğru hafif bükülmüş olsa da aylardır özlemini çektiği ona nefret ateşiyle bakan kadının gözlerinden bir an olsun gözlerini ayıramıyordu. Beren, duydukları karşısında öyle bir kahkaha attı ki kimse böyle bir tepkiyi beklemiyordu. Mira bir ara kızın durumundan endişelenmiş yanına yaklaşmak istese de Beren onu el hareketiyle durdurmuş bu yüzden Mira bulunduğu yerden bir adım daha atamamıştı.

“Duydunuz mu? Özür diliyormuş küçük bey,” derken sesi gülerken kızgınlığa dönüşmüş adeta hiddetlenmişti.

“Sen gittin, gittiğin gün yarım kaldım ben. Yarım kalmışlığımla bana yaşattığın acı çocuğumu, masum mucizemi elimden aldı. Önce sen, sonra çocuğum gitti benden. İşte ben o an bittim. Şimdi bitmiş, tükenmişliğimin karşısına geçip ben geldim mi diyorsun? Gidenin gittiğine geldim demeye hakkı yok… Gidenin kalana sözü olamaz. Daha fazla konuşup kendini bende daha da yok etme… Sadece sus, anladın mı? Sadece sus…”

“Beren, beni bir dinle lütfen,” derken Umut artık çaresizdi.

“Gerçekten çok merak ediyorum. Ama dur, dur bir dakika ya sen beni dinlemiş miydin? Hemen düşünelim, bir geriye dönelim bakalım,” derken işaret ve başparmağıyla çenesine dokunmuş düşünür gibi hareketler yapıyordu.

“Beren, yapma bunu,” derken elini tutmaya çalıştı.

“O kanlı ellerinle dokunma bana, sen benim aşka olan Umudumdun. Gittiğinde aşkınla birlikte umudumu, bebeğimi de götürdün. Döndüğünde ise hiçbir şeyi geri getiremedin. Giden geri dönse de kalan kaldığı gibi değil artık,” diye bağırdığında az önceki yapmacık olan neşesinden eser kalmamıştı. Ardından onun ellerini sertçe ittirmişti. Duydukları karşısında dehşete kapılmış bir şekilde gözlerini açan Umut, giderek direncinin kırıldığını hissediyordu. Konuşmalıydı ne olursa olsun konuşmalıydı başka çaresi yoktu. Karşısındaki sevdiği kadın ne yapsa ne dese haklıydı.

Umudum AŞK# YENİDEN YAYINDA#Where stories live. Discover now